MÜNEVVER ÖZGENÇ
Ne de güzel isimler konulur oldu kız çocuklarına son dönemlerde.
Adı da bahtı da güzel olsun diye seçilip, binbir özenle.
“Duru bir Su gibi” bazan tek bir hecede.
Kız çocuğu ya, “Nazlı bir Çiçek”; naif, kırılgan. Hüzün de var, Sevinç de var içinde.
Duygu dolu, Özlem yüklü kiminde.
Birinde Yağmur, birinde Damla.
Bazan Deniz olur, kiminde Ada.
Yürekleri ısıtan Sevda buğusu ya da.
Güzellikler muştulayan eşsiz bir Rüya…
Ne var ki adlar güzelleşse de bahtlara gün doğmadı bir türlü, yaşamdan yana.
Bu coğrafyada kök salmış batası bir ayrımcılık, cinsiyetçi kör zihniyet ve bu anlayışlara çanak tutan ataerkil düzen yüzünden.
Sermayenin ve egemenlerin dayattığı ve tüm aygıtlarıyla onu kollayan sistem içerisinde, erkekler için de türlü kuşatmalar var elbette, ama kadınlar için bedel daha fazla!.
“Ağla Firuze” diyor ya şarkı. (*)
“Her şeyin bedeli var, güzelliğin de. Gün gelir ödenir, öde Firuze”
Bir düzen ki kadını erkekle bir görmeyen cinsiyet ayrımcılığından kaynaklı, toplumsal cinsiyet rolleri ile vücut bulan, adına töre- adet- gelenek- denilen dar kalıplarla beslenip, dini referanslarla perçinlenen.
Dogmalarla katılaşan; kadının katline yol verircesine!.
Sonrasında gelsin baskı, gelsin erkek şiddeti. Çoğu günde, birden fazla kadın cinayeti!.
Sırf 2021 yılında 280 kadın erkekler trafından öldürüldü. İntihar görüntüsü gerisinde, şüpheli şekilde kadın ölümü ise 217.(Kadın Cinayetlerini Önleyeceğiz Platformu)
Son katledilenlerden biri, bir kız çocuğu SILA.
On yedi bile değil yaşı; Ah!. on altı, on altı daha!
Giresun’da ayrıldığı nişanlısı tarafından boğazı kesilerek öldürüldü!.
Küçücük bedeni cemreden önce düştü toprağa.
Tıpkı, yedi yıl önce tanımadığı üç erkek tarafından yaşamdan koparılıp, yine bir Cemre öncesinde toprağa verilen güzeller güzeli Özgecan gibi.
Özgecan
Doğmuş olmaktı tek suçun
Bu batası eril coğrafyada
Senden sonra
kaç kadın
öldürüldü daha
Bilsen
Kaç CAN!
Hangi birini saysak? Sırf yakın zamanlarda: Şule, Pınar, Emine, Aylin, Ceren.
Selda, Vesile, Feray, İrem, ilk aklıma gelenler.Daha yüzlerce…
Simdi, başka Sıla’lar olmasın diyen içtensiz söylemler, üzülmeler.
Cinayetleri önlemede, her birinin kendince sorumluluğu bulunan yetkililerce.
Öldürülen kadınların çoğu bugün aramızda olacaktı belki de; şiddeti, kadın cinayetlerini, şüpheli ölümleri durdurmak için, kadınların tek güvencesi Uluslararası İstanbul Sözleşmesi iptal edilmeyip, sözleşmeden doğan 6284 sayılı yasa da dahil, tüm unsurlarıyla etkin uygulansaydı eğer!.
İmzalandığı Mayıs 2011 de, adı bile yetmişti o yıl, kadın cinayetlerinin sayısını azaltmaya aslında.
Nasıl ki kalkıp, bir gecede tek imza ile çıkılması ile birlikte arttığı gibi, önü alınamaz şekilde!
Sözleşmenin hedefi, şiddetin çıkmaya cesaret bulamayacağı bir toplum yaratmaktı zira! Olmadı, geçit verilmedi; kutsal aile yapısına zeval gelecek diye güya!
**
Çekilen acılar- sıkıntılar için GEÇECEK deniyor ya bugünlerde hani;
Kadın cinayetleri de BİTECEK Mİ sahi?
Ne denebilir ki, umut etmekten gayrı:
“Hadi yüreğim ha gayret
Hele sıkı dur hele sabret
Başını eğme dik tut
Bu bir rüyaydı farzet…
Firuze:Aysel Gürel-Sezen Aksu
Rüya: Sertap Erener
kaynak:mersin yaşam