Vatan Partisi’nde genel başkan Doğu Perinçek ile Mehmet Bedri Gültekin arasındaki tartışmalar çok sayıda kişinin partiden istifa etmesine neden oldu. Mersin’de uzun süredir Aydınlık gazetesinin temsilciliğini yapan, geçmişte partide il başkanlığı da dahil birçok görevde bulunan Yusuf Çelik de istifa edenler arasında yer aldı. Yusuf Çelik, kendi özgü naif tarzla yazdığı istifa mektubunu sosyal medya hesaplarından da paylaştı. Çelik’in mektubunda şu ifadelere yer verildi:
“ELVADA 47 YILIM”
“1974 Yılı, yaş 18. Bir gün Denizli’nin Bayram meydanındaki büfede Aydınlık dergisi gözüme çarptı. Hemen aldım okudum ve ertesi gün dergiye bir mektup yazdım. O günden beri, yani 47 yıldır bu hareketin içindeyim. Gazeteciliğe 1978 yılında çıkan günlük Aydınlık Gazetesinde başladım. Çıkan ilk sayının manşet fotoğrafının altında Yusuf Çelik yazar. İstanbul’da birçok il ve ilçede görevler aldım. 1988 yılında Kurulan Sosyalist Parti’nin 30 kurucusu içindeydim. Mersin Kurucu İl Başkanı oldum. 15 yıl İl Başkanlığı, 14 yıl Merkez Karar Kurulu üyeliği yaptım. Halen Vatan Partisi İl Yönetim Kurulu üyesi, Ulusal Kanal ve Aydınlık Gazetesi Mersin İl Temsilcisi ve mersindebirlik.com’un Genel Yayın Yönetmeniyim.
Vatan Partisi ile hiçbir ideolojik ayrılığım olmadı, şimdi de yok. Ama son bir yıldır partimizde yaşanan olaylar beni vicdanen rahatsız ediyordu. Bana göre Aydınlıkçıların bir numaralı önderi Dr. Şefik Hüsnü ise, ikincisi Doğu Perinçek, üçüncüsü merhum Hasan Yalçın, dördüncüsü de Mehmet Bedri Gültekin’dir. Partide çok sevilir, sayılır, Genel Kongrelerde genellikle en fazla oy alan kişidir. Hatta Hasan Yalçın vefat etmeden bir önceki kongrede Genel Başkan ona Genel Sekreter olmasını önermişti. Yalçın’ın cevabı ise “Bedri arkadaşımız bu işi çok iyi yapıyor. Ben örgütü ve kadroları onun kadar tanımıyorum. Üstelik benden daha fazla oy aldı” olmuştu.
M.B. Gültekin’in bazı taktik düşünce farklılıkları olmuş olabilir. Bu farklı düşüncelerini hiçbir zaman kitaplarında, yazılarında, toplantılarında ve hatta özel sohbetlerinde dile getirdiğine şahit olmadım. Usulüne uygun şekilde organlarda tartışma yolunu izlemiştir. Bu da tüzüğümüze göre suç değildir. Zaten Genel Merkezden arayarak düşüncemi soran arkadaşlara da bu gerekçelerin beni tatmin etmediğini belirtmiştim. Aslında son yıllarda partide hukuk’un çok iyi işlediğini söyleyemem. Örneğin son Genel Kongrede MKK üyeliğine aday olmuş ve 8. Yedekte kalmıştım. Takip edebildiğim kadarıyla MKK’dan yirmiye yakın üye istifa etmesine rağmen MKK toplantılarına çağrılmadım. Benim durumumda olan başkaları da olsa gerek.
Bir yandan da son bir yıldır Gültekin’le ilgili “gözünün üstünde kaşın var” türünden itibarsızlaştırma çabaları hissediyordum. Bu duruma, şimdiye kadar kimseyle paylaşmadığım bir örnek vermek isterim. 2012 yılında, o zaman Silivri zindanında olan Gültekin’in ricası üzerine Tunceli’nin merkez köyü Gömemiş’e gitmiş ve annesi Fatma Gültekin’le bir röportaj yapmıştım. Fatma abla o zaman 94 yaşındaydı ve parti üyesiydi. Aidatlarını yumurta olarak öderdi. Aydınlık Gazetesi’nde 8 Ağustos 2012 tarihinde ve ayrıca birçok dergi ve gazetede yayınlanan röportaj çok beğenilmişti. (İnternette “Gömemiş’te Bir Filozof” diye tıklayarak okuyabilirsiniz)
28 Eylül 2019 günü Genel Başkan beni arayarak “ Fatma Gültekin ile yaptığın röportajı bana gönderebilir misin” dedi. “Hayırdır başkanım?” diye sorunca “O röportajda Mustafa Kemal ve Cumhuriyete karşı hakaretler varmış” dedi. “Başkanım öyle bir şey olabilir mi?” dediysem de “Var, var sen gönder” dedi. O güne kadar M. B. Gültekin ile ilgili acaba bilmediğimiz bir sorun mu var diye düşünüyordum.
Ama fikrim değişti. Çünkü o röportajda suç unsuru olsa bile, iki ay önce vefat etmiş olan ve anısı önünde saygıyla eğildiğim Fatma Gültekin disipline mi verilecekti? Demek ki amaç yalnızca Gültekin’i itibarsızlaştırmak için bir sebep aramaktı. Suçlamalar arasında benim röportaj yer almadı. Böylece Genel Başkana o zaman bu fikri kim verdiyse onun “yalancı” olduğu da ortaya çıkmış oldu.
Daha sonra gelişen olaylar durumu daha da vahim bir hale getirdi. Mehmet Bedri Gültekin kesin ihraç talebiyle disipline sevk edildi. Merkez Disiplin Kurulunun farklı bir karar vermesi üzerine bu karar MYK tarafından tanınmadı. Disiplin Kurulu üyeleri disipline verilerek, dünya tarihinde olmayan bir karara imza atıldı. Partiden istifa edenler “Hain, Bozguncu, Dersimci, Biden Tayfası, Kanı bozuk, Ahlaksız, CHP kuyrukçusu, HDP koruyucusu” olarak suçlandı. Düne kadar birlikte mücadele eden bazı yoldaşlarımız birbirine düşman kesildi. Tüm bu “Akıl Tutulması” davranışları bir devrimci için kabul edilecek bir durum değildi ve en büyük zararı parti gördü.
Genel Başkanımızla ne zaman karşılaşsak “Yusuf, sen kişilikli ve ahlaklı bir insansın” derdi. Başkanın Koruma Müdürü Özay arkadaşım da buna şahittir. Zaten hayatımda başıma ne geldiyse bu iki kelime yüzünden olmuştur: Kişilik ve Ahlak! İşte o iki kelime şimdi, yine beni esir aldılar. Parti önderlerimizden Mehmet Bedri Gültekin’e yapılan haksızlığa sessiz kalamazdım, seyirci kalamazdım. Aksi takdirde o iki kelime ömür boyu beni affetmeyecekti.
Bu nedenlerden dolayı Vatan Parti’sinden istifa etmek zorunda kaldım. Dolaysıyla Aydınlık Gazetesi, Ulusal Kanal ve mersindebirlik.com.’daki görevlerimden de ayrılıyorum. Bu kurumlarda emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum.
Arkamda tertemiz bir sayfa bırakarak ayrılıyorum ve kimseye kırgın değilim. Vatan Partisi’nde kalan arkadaşlarıma başarılar diliyorum. Mersin kamuoyuna duyurulmak üzere basına vereceğim ve sosyal medya hesabımda da paylaşacağım bu yazının altında Vatan Partisi’ne, Genel Başkanı Sn. Doğu Perinçek’e, Vatan Partisi’nden ayrılan Sn. Mehmet Bedri Gültekin’e veya Vatan Partisi’nden ayrılan diğer arkadaşlara karşı onur kırıcı, adaba uymayan, küfür içeren yorumlar yapılırsa hemen kaldıracağımı ve o kişileri sayfamdan çıkaracağımı önemle belirtirim.”
kaynak:mersinyaşam