Karaca, “Bu kanun değişikliğine neden ihtiyaç duydunuz? Demokrasilerde kanunlar toplumun ihtiyaçlarına ya da taleplerine göre şekillenir ama otoriterleşen rejimlerde rövanşist anlayışla kanunlar yapılır” dedi. Avukatlık Kanunu’nda neden değişikliğe gidildiğini soran Karaca, “Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 126 ülke arasında 109'uncu sırada. Bu kanunu değiştirdiğiniz zaman 1'incilik kürsüsüne mi çıkaracaksınız Türkiye'yi? Hayır. Hâkim ve savcıları atamada liyakat ve bağımsızlık sıralamasında Türkiye sonuncu sırada; acaba altın, gümüş ya da bronz madalya mı takılacak bu kanun geçtiğinde? Elbette ki hayır. Vatandaşların yargıya ve mahkemelere güven endeksinde 166 ülke içerisinde 2009'da 31'inci sırada iken, 2019'da maalesef 103'üncü sıralamaya gerilemişiz. Yani, Ürdün'den bile 46 sıra geriye düşmüşüz. Bu kanun çıktığında şampiyon mu olacak Türkiye? Hukukun üstünlüğünde, yargı bağımsızlığında ya da vatandaşın yargıya güveninde; ya da bu kanun değişikliğiyle ayda 583 lira gelirle geçinmek zorunda kalan, aç yatan vatandaşlarımızın, 11 milyon yurttaşımızın gelirinde bir artış mı olacak?” dedi.
Karaca, İstanbul, Ankara ve İzmir Barolarıyla ilgili olarak, “2019 yılında İstanbul Barosuna hak ihlali yaşayan 12 bin 402 kadın başvurmuş ve bu kadınların tamamına ücretsiz avukat atanmış. 2020 yılının daha ilk altı ayında 3 bin 823 kadın başvurmuş. Delil yetersizliğinden takipsizlik kararı verilen ve sanığı serbest bırakılan Şule Çet davasında İstanbul Barosu ve kadın derneklerinin mücadelesiyle yeniden dava açtırılmış ve Şule Çet'in ölümüne neden olanlar cezalandırılmış ve tutuklanmıştır. İzmir Barosu, serviste unutulan Alperen Sakin çocuğumuzun davasında, on beş günlükken cinsel istismara, adı dahi konulmadan cinsel istismara uğrayan bebek Tatar'ın davasında İzmir Barosu müdahil olmuş ve sanıklarına en ağır cezasının alınmasını sağlamış. Ankara Barosu, başta Atatürk Orman Çiftliği talanına ‘Dur’ demek için sayısız doğa katliamlarında sizlerin önüne en büyük engelleri çıkarıp hukuki mücadele vermiştir” dedi.