|
Karantinada Kadınlar Öldürülüyor
|
|
|
|
Olgu Karaaslan, karantinada kadınları yazdı.
|
|
|
|
Bir yerde okumuştum kelimelerin sihrini. Daha sonra başka bir yerde bir kadının kelimelerle raksına tanık oldum, okudum. Onun yüzünden kelimelere daldım. Kelimelere saplandığımdan beri her söylenenin ağızdan çıkanla eş olmadığını bazen alelade bir kelimenin aslında haykırış olduğunu, yalvarış olduğunu anladım.
İçinden geçtiğimiz şu karanlık, belirsiz, ölümle burun buruna yaşadığımız, evlerimize güya güvenlikli alanlarımıza çekildiğimiz şu zamanlarda bazılarımız için en güvensiz yerin hatta sığamadığımız tek yerin evlerimiz olabileceğini anladım mesela. Evdeki eril gücün (zavallının) can sıkıntısından kadına, çocuğa saldırabileceğini. Zavallı kelimesinin çok acayip yerlerle bağlantısı olduğunu, zevalle, tükenmekle, ölümle ve hatta güneşin çekildiği öğleden sonraki zamanla bağını o kadından öğrendim ilk. Hayatın ve ömrün eş anlamlı olmadığını, hayatın ömürden farkını ömür törpüsü bir insanla geçirildiğinde ne kadar hayat olmaktan çıktığını karantinada ömürleri tükenen kadınlardan dinledim. Katlanamıyorum dediğinde, “tahammül”ün yükü üstlenme, ağır bir şeye katlanma, ses çıkarmayarak çekme olduğunu, bunun sonundaki tahammülsüzlüğün neticesinde onun ya bu dünyadan kendi iradesiyle ya da erkek şiddetiyle gideceğini, “acıdan ölüyorum” dediğinde açlık ve acı sözcüklerinin tam arasına düştüğünü anlayabiliyorum artık.
Pandemi süresince telkin edilen “hayat eve sığar” söyleminin bazı kadınlar için ne kadar ürkütücü olduğunu imgeleyebiliyorum. Her gün onlarca kadının birlikte yaşadığı erkekler tarafından tacize, tecavüze uğradığı, şiddet gördüğü mekanlar olan evler; karantina gibi kapatılma koşullarında kadınlar için salgından çok daha büyük tehlike oluşturuyor. O evlere hayat sığmıyor, acı sığıyor.
Karantinada kadınlar öldürülüyor!
Erkeklerin tarihsel ayrıcalıklarını kaybetme endişesinden beslenen yargıları, kadınların kamusal alanda söz sahibi olması, maddi ve manevi olarak güçlenmesi, artık ailede babanın, iş yerinde erkek yöneticilerin takdirini kazanma idealinin çok ötesine geçmesi, güçsüz olanların ses çıkarması, egemenliklerinin çözülme endişesiyle erkekleri öfkelendiriyor, saldırganlaştırıyor ve özel alan onların tahakkümünü, şiddetini derinleştirmesinin en önemli mekanı oluyor.
Devlet mekanizmalarının kadın düşmanı politikaları yardımı ile evet ataerkil hala çok güçlü ama aşınıyor. Bugüne kadar örgütlü mücadele yürüten kadınların tek çıkar yolu karantina koşullarında da dayanışmanın devamı oluyor.
Dayanışma; Birbirine destek, yardım ve örgütlülük içeriyor. Ne yapılsa yenilemez gibi.
Nitekim bizim için dayanışma bir tercih değil hayatta kalma meselesi.
Gündelik konuşma dilinde, siyasetin ve devletin dilinde alelade olan, her gün kullanılsa da pek de bir şey ifade etmeyen bir kelimenin, dayanışmanın, evde kalan, bir yandan yoksullukla, bir yandan erkek şiddetiyle mücadele eden kadınların dilinde bir çığlık olduğunu öğrendim artık.
|
|
|
Tarih : 29 Nisan 2020 Çarşamba 11:57 |
|
Etiketler :
|
|
|
Paylaş : |
|
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!
|
|
|
|