Çukurova’da pamuk
Karadeniz’de fındık
Ege’de incir
Marmara’da soğan
İç Anadolu’da buğday
Doğu Anadolu’da et
Sonra tütün, üzüm, çay, elma, ceviz…
Yaylalarında kekik.
Böylesine çeşni, böylesine bereket görülmemiştir.
Eti, samanı ithal edersek,toprağı işleyemezsek sonuç bu olur.
Çiftçi , yetiştirdiği domatesi yollara döküyorsa; kavununu karpuzunu tarlasında çürütüyorsa bu işte bir terslik olsa gerek.
Kendi tohumunu yeşertemiyorsa bir köylü, üretmek istiyor da üretemiyorsa kotalar yüzünden; kooperatifçilik ölmüşse, öldürülmüşse…
İlacıydı, gübresiydi, tohumuydu, icarıydı, emeğiydi derken elde edilen ürün masrafını karşılayamaz duruma getirilmişse şapkamızı önümüze koyup bin kez düşünmeliyiz.
Görülmüş duyulmuş şey değil.
Niye uğraşayım ki boş yere diyor köylü, besici ; zarar , zarar, zarar.
Sonuçta toprağını ekmez oluyor, bahçesine bakmaz oluyor, besicilik yapmaz oluyor doğal olarak.
Üç buçuk tarafımız deniz; ama balığa hasret büyüyor çocuklarımız.
Sözüm ona Akdeniz narenciye deposu; ama limonu tane ile alabiliyoruz pazardan.
Sıra şekere tuza geldi dayandı.
Çarşı Pazar ithal ; uzaktan izlemek düşüyor bizim payımıza. Dokunamıyoruz bile. Dokunamıyoruz; çünkü el yakıyor her şey.
Daha ne diyeyim, nasıl anlatayım.
Saygılarımla
Ali Kırbıyık