Mersin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü tarafından, Kahramanmaraş merkezli depremlerin Mersin’deki yapılar üzerine olan etkilerinin masaya yatırıldığı bir panel düzenlendi.
MEÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cahit Bilim, binaların yapımında kullanılan malzemeler ile ilgili bilgilerin yanı sıra uygulamalarda karşılaşılan problemlerden bahsetti.
Prof. Dr. Cahit Bilim, “Yapının ömrü sadece projeye ve işçiliğe bağlı değil; malzeme seçimine de bağlıdır. Bir inşaatın maliyetinin yüzde 65’lik kısmını malzeme giderleri oluşturmaktadır.
Bu da bizlere malzemeyi tanımazsak, problemlerin çözümünde zorluk yaşayacağımız göstermektedir” dedi.
Binalarda yaşanan ve bölgemizde de sıklıkla karşılaşılan bir sorun olan korozyon hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Cahit Bilim, “Korozyon sonucunda, sertleşmiş beton çatlar, çelik donatı kesit kaybına uğrar ve gevrekleşir, donatı beton arasında aderans kaybı gerçekleşir. Bunu önlemek için çelik donatıyı uygun yapılı, boşluksuz, sağlam ve yeterli kalınlıkta kaliteli betonla örtmek gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
“MERSİN’DE KOROZYON YAYGIN”
İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Emre Akın, “Mersin’de depremler sonrası ağır hasarlı binalar var. Genelde tuğla dolgu duvarlarda çatlaklar bulunuyor. Mevcut oturma kaynaklı eski çatlakların büyümesi sorunuyla da karşılaştık.
Aynı şekilde, korozyon kaynaklı problemler de Mersin’de yaygın. Zemin kaynaklı oturma sorunları da yine tespitlerimiz arasında” dedi.
“Mersin’de zeminler genel olarak orta ve iyi nitelikte”
Prof. Dr. Özgür Lütfi Ertuğrul “Bizler Mersin’de depremi, deprem bölgesine göre 10 –20 kat daha az hissettik” dedi.
Ertuğrul, “Mersin için zemin sıvılaşma analizlerine bakıldığında, Erdemli, Mezitli ve Akdeniz ilçelerindeki bazı noktalarda sıvılaşma riski mevcut ancak her binanın zeminin ayrı özellikleri bulunmaktadır ve bu nedenle ayrı değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
Yüksek katlı binalarda deprem etkisi ciddi olarak hissedilir.
Ancak bu yapının riskli olduğu anlamına gelmez. Binalarımız doğası gereği depreme salınım yaparak cevap verecektir. İyi bir proje ve uygulama ile yüksek katlı binalar, az katlı binalara göre daha da güvenli olabilirler” dedi.
Mersin’de istisnai yerler haricinde zeminlerin genel olarak orta ve iyi nitelikte olduğunu belirten Prof. Dr. Ertuğrul, Mersin’in kuzeyinde daha sağlam zeminler bulunduğunu, zayıf yerlerin ise genellikle sahil bandında ve dere yatakları çevresinde yer aldığını ifade etti.
“Mersin’de hissedilen sarsıntı hafifti”
Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlker Fatih Kara, “Bizlerin Mersin’de yaşadığı depremin şiddeti, merkez üssünden ve merkez üssüne yakın yerlerden farklı. Yıkıcı olması bağlamında bu depremin şiddeti Hatay’da ağır, Adana’da orta, Mersin’de ise çok hafif bir düzeyde olduğu belirlenmiştir” dedi.
Fatih Kara, “Yıkılan binaların büyük bir çoğunluğunun 1999 yılı öncesi inşa edildiği tespit edilmiştir. 2000 yılı öncesinde yıkılan ve hasar gören binalarda malzeme kaynaklı olarak, beton dayanımının düşük olduğu, düz yüzeyli donatı kullanıldığı ve donatıların korozyona uğradığı yani paslandığı görülmüştür” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Kara, “Yıkımların önemli nedenlerinden bir tanesi de bazı binalara ait zemin katın dükkân veya işyeri olarak kullanılmaya başlanması ile bu katlarda sonradan yapılan değişiklilerle zemin katın yumuşak kat konumuna dönüşerek binanın kısmen veya toptan göçmesidir.
Diğer yandan, Mersin’de özellikle bu depremlerden dolayı büyük çaplı ağır hasar olmadığını gördük. Duvarlarda oluşan çatlaklar mevcut. Binaların birçoğunda taşıyıcı elemanlarda deprem etkisi nedeniyle bir hasar bulunmuyor.
Ancak binaların bir kısmında deprem öncesi de var olan ve deprem nedeniyle daha da büyüyen korozyon hasarlarının olduğu tespit edilmiştir” ifadelerini kullandı.
kaynak-mersin yaşam