Sahi kaç kere durup düşünmüştür muktedirler? Kaç kadının kaç çocuğun acısını hissetmiştir yüreğinde derinden? Kaç kez yenilip kaç kez yeniden kalkan insanın mücadelesini duyumsamıştır içinden?
Aç kalmanın, evsiz kalmanın çaresizliğini kaç defa düşünmüş, düşünüp de üşümüştür? Öldürülen kadınların, geleceğini çaldıkları çocukların, gençlerin ardından kaç kere suçlu hissetmişler, vicdanlarında suçu üstlenmişlerdir?
Ya da bu ülkeyi bu hale getiren zihniyete karşı yıllardır süren sabrın ve suskunluğun içinde olanların kaç kez sızlamıştır burunlarının direği?
Hiç bence.. Yıl bitti diğer yıllar gibi. Yeni gelen yılın ilk günlerinde Raziye Mersin’de öldürüldü, yokluktan dolayı cemaat yurdunda kalan tıp fakültesi öğrencisi Enes, baskıya, adaletsizliğe dayanamayıp intihar etti dün, gencecik bir kadın Dilara karşı çıktığı, itiraz ettiği, sevmediği için koparıldı bu yaşamdan bugün. Yani yeni yılın ilk çeyreğinde biz ve vicdanımız, öfkemiz, söylemsel ve eylemsel direnişimiz, adalet duygusunun parçalara bölündüğü bu ülkede vicdani ret ve öfke ikileminde savrulan milyonlarca insandan biri olarak kala kaldık yine avazımızla, acımızla..
Acı nesiller coğrafyasıyız biz.
Türküyle, Kürdüyle ve diğer tüm kimlikleriyle.. Acıyla doğmuşuz, yoğrulmuşuz, var olmuşuz evet ama bu kadar acı hepimize fazla. O yüzden bu saatten sonra susma, yüreğini, aklını, sözlerini susturma. İnancını kaybetme, umudunu çaldırma.. Madem ki kalbimiz halen çarpıyor ve beynimiz çalışıyor başarırız unutma.
Yer sensin, yurt sen. Toprak senin. Çocuğun, kadının, gencin, emekçin köktür o toprakta. Vatanın gövdedir, hakkaniyet, adalet, özgürlük daldır, yapraktır vatanında. Bu kez iyi hatırla köklerini, unutma.
Yazarın dediği gibi; “Böyle zamanlarda bir avuçtur insan. Böyle zamanlarda bir avuçtur yürek. Böyle zamanlarda acıdan yumruğunu ısıranlar, yüzlerine düşmeden gömerler gözyaşlarını ki umut utanmasın, utandırmasın sevdiklerini.”
(A.Olgun) Hakikat sözü aştı. Bu kez sevdiklerini utandırma, kaybettiklerini, acısını unutma, unutturma..