Mersin Sivil Toplum Örgütleri İnisiyatifi, kamuoyunda ‘kayyum yasası’ olarak da bilinen bir yasa değişikliği ile derneklerin kapatılmasının kolaylaştırılmasına tepki gösterdi ve bu uygulamadan dönülmesi çağrısı yaptı.
Mersin’den çok sayıda derneğin katıldığı Mersin Sivil Toplum Örgütleri İnisiyatifinin açıklamasında “Derneklere kayyum yasasına hayır” yazılı pankart açıldı. İnisiyatif adına hazırlanan açıklamayı Mersin Haçova Kültür Derneği Başkanı Aziz Durdu okudu. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“27.12.2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen 7262 sayılı Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun içeriğinde Dernekler Kanunu, Yardım Toplama Kanunu gibi pek çok kanunda önemli değişiklikler yapıldı. Tüm itirazlara rağmen 31 Aralık 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Bu kanunun yapılacak başvuruyla Anayasa Mahkemesi tarafından derhal iptal edileceğine inanmak istiyoruz. 5253 Sayılı Dernekler Kanunu’nda yapılan değişiklikle AKP iktidarı sivil toplum örgütlerini baskı altına almak, muhalif sesleri kısmak istiyor. Bu yasaya göre İçişleri Bakanı “terör suçları”, uyuşturucu suçları ve mal varlığı aklama suçlarından haklarında soruşturma başlatılan kişileri ve görev yaptığı kurulları görevden alabilecek veya geçici olarak görevden uzaklaştırabilecek. Derneklerin yönetimlerine kayyum atanabilecek, bu da yeterli görülmezse İçişleri Bakanı bir derneği geçici olarak faaliyetten alıkoyabilecek. Örgütlenme özgürlüğüne ağır bir darbe olan bu yasa, sivil toplum örgütlerini çalışamaz duruma getirecektir. Bu dönemde böyle bir yasa çıkarmanın temel mantığı; en temel hak taleplerinin bile terörizm ile damgalandığı, kadın ve LGBTi+ların, sivil toplum örgütlerinin baskı altında olduğu, gazetecilerin, siyasetçilerin, seçilmişlerin bile düşüncelerinden dolay tutuklandığı, kadın örgütlerinin, yerel yönetimlerin, üniversitelerin bile kayyumla baskı altına alındığı, mevcut anayasal hakların bile yok sayıldığı bir dönemde tamamen sivil toplumu daha fazla baskı altına almayı ve susturmayı hedeflemektedir. Kadınların, gençlerin, çocukların, yaşlıların, LGBTi+ların, farklı dillerin, halkların, dinlerin, engellilerin, özetle bu ülkede yaşayan sesini duyurmak, sözünü söylemek isteyenlerin, sorunlarına barışçıl ve demokratik yollardan çözüm arayanların örgütlenmelerinin önü kesilmek istenmektedir.
Zaten son derece kısıtlayıcı ve yasaklayıcı hükümler içeren Yardım Toplama Kanunu’nun, yardım yapmayı da düzenleyecek biçimde genişletilmesi ve cezalarının orantısız biçimde artırılması da zaten zor koşullarda faaliyet yürütmeye çalışan sivil toplum örgütlerini ekonomik olarak da zorlayarak baskı altına almaya çalışmaktır. Bu yasa ile idareye örgütlenme özgürlüğünü keyfince kısıtlayabileceği ölçüsüz bir yetki alanı tanınmış oldu.
Bu kanuna göre yargı hükmü gerekmeksizin sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri durdurulabilecek ve sivil toplum örgütleri kapatılabilecek. Yani kolluk kuvvetinin hazırlayacağı bir fezleke ile derneklere soruşturma açılabilecek. Soruşturma aşaması sürerken, yargı kararı kesinleşmemişken derneklerin faaliyetleri durdurulabilecek ve dernekler kapatılabilecek. Bu özellikle muhalif konumdaki hak ve özgürlük savunuculuğu yapan sivil toplum örgütleri üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılacaktır. Bu kanun hazırlanırken hiçbir sivil toplum örgütünün görüşü alınmamıştır. Bu yasa mecliste görüşülürken 520 sivil toplum örgütü ortak deklarasyon yayınlamış ve bu kanundan vazgeçilmesi gerektiğinin, bu kanunun sivil toplumun sesini kısmaya yönelik olduğunun altını çizmiştir.
Bu kanun; başta insan hakları dernekleri olmak üzere; kadın hakları, mülteci hakları, engelli hakları, çocuk-gençlik hakları ve LGBTİ+ hakları alanında faaliyet gösteren dernek ve vakıfları, çeşitli hukuk dernekleri, sosyal mücadele yürüten dernekler ile sosyal yardım için fon kaynakları kullanan dernekleri, hemşeri dernekleri, spor kulüpleri, farklı inanç gruplarının dernek ve vakıflarının tümünün tek bir imza ile kapatılabilmesinin yolunu açmıştır. , bu konuda açılacak idari davalar yıllarca süreceği için pratikte “hızlı kapatma” yasası hayata geçirilmiş oldu. Böylesine hayati bir konuda toplumsal uzlaşı olmaksızın bu kanun çıkarılmıştır. Bu yasadan sonra birçok sivil toplum örgütü bir açıklama yapmadan önce iki kere düşünmek zorunda kalacak. Bu sadece muhalif örgütlerle de sınırlı değil. Mahalle güzelleştirme dernekleri bile hangi belediyeye karşı açıklama yaptığını düşünerek hareket etmek zorunda kalacak.” Meslek odalarından, barolardan sonra sıra sivil toplum örgütlerine geldi. Bugün bir insanın hakkında ‘terör’ soruşturması açılması için muhalif olması yeterli. Bir ülkenin çağdaş, demokratik bir ülke olmasında sivil toplum örgütleri çok önemli mihenk taşlarıdır. Sivil toplum kuruluşları bağımsız olmalıdır, kapatılma ya da kayyum atanma korkusu olmadan çalışmalarını sürdürmelidir. Sivil toplum örgütleri kamu yararına çalışan gönüllü kuruluşlardır ve desteklenmeleri gerekir. Bir ülke sivil sesler olmadığı sürece gelişemez, ilerleyemez. Bir toplum; ancak bütün renkleri, bütün farklılıkları özgürce kendini ifade edebildiğinde, örgütlenebildiğinde barışı ve demokrasiyi tesis edebilir.- Biz Mersin Sivil Toplum Örgütleri olarak buradan bir kez daha mecliste grubu bulunan bütün siyasi partilere sesleniyoruz. Sivil toplum örgütler toplumun nefesidir ve bu nefesleri kesilmesin diyoruz. Acilen bu yasanın iptal edilmesini istiyoruz.
kaynak:mersin yaşam