1918’di Mersin’e ilk gelişi; çok sevmişti..
Kurtuluşun tilini ateşleyip gitmişti.
Sonra bir daha, bir daha geldi. Tam on kez.
Kimileyin birkaç gün, kimileyin günlerce kaldı.
Toroslar’ın yörüklerini tanıdı. Onların çadırı tüttükçe bu vatana düşman giremezdi; tutunamazdı. Yörüklerden hain çıkmazdı çünkü. Çıksa çıksa sanatçı çıkardı, sporcu çıkardı, edebiyatçı, Hukukçu çıkardı. Buna inanmıştı. Mersin’in havası iyi geliyordu kendisine. Kendisini bekleyen işler olmasa uzun uzun kalmak ,doya doya konuşmak, dertleşmek istiyordu Mersinlilerle. Konuşmalarından anlıyoruz bunu.
Hatta annesini Mersin’e getirip yerleştirmeyi bile istemişti; ama nasip olmamıştı işte. Taşucu’nu Selanik’e benzettiği söyleniyordu. Silifke’de çiftlik almak istemesi de bundandır belki.
Mersinlilerin Mersine sahip çıkması şarttı ona göre;bunu hem 1923’te hem de 38’de ısrarla belirtmişti. Mersin gelişmeliydi. Toroslar’a doğru genişlemeli ve en büyük liman kenti, tarım kenti olmalıydı. Konumu buna uygundu. Kıymeti bilinmeliydi.
Bir bakıyorsunuz sivili bir bakıyorsunuz Mareşal giysileriyle Mersin'de Atatürk. Yanında eşi Latife, yaverleri, bakanlar, milletvekilleri. Gardan garnizona; garnizondan hükümet konağına, oradan gençlik derneklerine.
En şık giysiler içinde, elinde bastonu yürüyor caddelerde.
Bu bina kimin diye soruyor yanındakilere; Yaho’nun diyorlar .Peki bu? O da Agoplar’ın, Kirkorlar’ın, Samueller’in…
Kaşları çatılıyor hemen, hüzünleniyor; niçin Ahmetlerin ,Mehmetlerin değil!
Gazi Salih Çavuş’tan alıyor yanıtını. Bizler , o zamanlar Yemen’deydik, Sina’daydık, Trablusgarp’taydık çünkü, Sarıkamış’taydık. Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Kocatepe’de savaşta. Vatan için vuruşuyorduk. Hayatı boyunca karşılığını bulamadığı cevaplardan birisidir bu; kendi ifadesi.
Kuzeye doğru beş geniş cadde, demiştim diyor belediye başkanına; niye başlamadınız!
Soru değil bu, sorgulama.
Bunu böyle yapmalı; şunu şöyle… Mersin-Silifke bağı da acil gözden geçirilmeli. Birebir ilgili.
Bakıyor ki derme çatma eşyalarla donatılmış bir dernek; tahta sandalyede oturuyor; tahta masanın üzerine çıkıp konuşuyor. İçine sinmiyor; böyle olmaz, diyor; kendi bütçesinden bin lira veriyor gençlere .O zamanlar büyük para.
Onlar da kütüphane kuruyor bu bağışla; Mustafa Kemalin genci olmak böyle bir şey.
Hiçbir şehre bu kadar çok gidip gelmemiştir Atatürk, adıyla anmamıştır hiçbir şehri. Mersin hariç. Mersinliler bunu bilir; dünya alem bilir.
Onun içindir ki gürül gürül karşılanır, gürül gürül uğurlanır Mersin Garında.
Onun içindir ki ‘Atatürk Bayramı’nın kutlandığı tek yerdir Mersin.
Onun içindir ki Atatürkçü liderler yönetir Mersini.
Şimdi diyorum ayağa kalksa Anıttepede; atlasa trene. Gidip karşılasak Yenice’de, Mersin’e gelse.
Şöyle bir baksa şehre. Ne mi der? Ne der acaba!