Size bilmediğiniz bir şey anlatayım...
Her şey dışarıdan görüldüğü gibi değildir mesela...
Geceleri Toroslar’dan ne hoş görünür Mersin. Işıl ışıldır, renk cümbüşüdür; seyrine doyum olmaz.
Gel gör ki irili ufaklı o binaların içinde ne dramlar yaşanır.
Görmediğiniz, göremediğiniz ya da görmek istemediğiniz.
Mesela sahili vardır bir kentin. Denizi yakamozludur yaz akşamları; ama koskocaman genç kız olmasına karşın daha sahile inmemiş,deniz görmemiş yüzlerce, binlerce can, can çekişmektedir kapalı kapılar arkasında, dört duvar arasında.
Görmediğiniz , göremediğiniz ya da görmek istemediğiniz.
Kimisi askere gider davul zurna eşliğinde;kimisi gerdeğe girer.
Kiminin gözlerinde mutluluk ışıldar tek taş pırlantalar gibi; kiminin iki gözü iki çeşme.
Kimisi akşam turundadır bulvarda;kimisi ekmek derdinde.
Her kentin arka sokakları vardır çamur deryası; Mersin’in de.
Sanki hayat donmuştur oralarda. Oralarda hiç kimse yaşamıyordur sanki.
Üstü başı lime lime, eli ayağı mosmor çocuklar çöplerde çöplenmektedir.
Gazete kağıtları üzerinde sabahlanır terk edilmiş konakların eşiklerinde.
Trafikte oradan oraya savrulan çocuklar vardır çocukluğunu hiç yaşamamış, yaşayamamış. Yağmuru sevmeyen çocuklar...
İşine yürüyerek gidip gelen babalar vardır yağmur çamur.
Kim bilir kaç zamandır ara öğün yemeyenler.
Gezemeyenler, tozamayanlar; yiyemeyenler, içemeyenler; eğlenemeyenler …
Doğduğuna doğacağına bin pişman niceler vardır.
Görmediğiniz, göremediğiniz ya da görmek istemediğiniz.
Kanayan yaraları vardır kentlerin,gizlenir.
Kırılan kol yen içindedir.
Herkes yabancıdır birbirine; herkes tektir her nedense.
Herkes kendi derdinde.
Alırsın kağıdı kalemi ,sırtlarsın makineni ve yollara düşersin.
Onlar da bizim, dersin onlar da bizden, onlar da can.
Onların da söyleyecekleri vardır elbet.
Hadi bir gidelim de bakalım, dersin; dinleyelim, dersin.
Vakit alaca şafaktır; kent uyanmamıştır henüz.
Bahar'ın Gelişi Umuttur Bize