Kabuk mu bağlar, yeniden mi uç verir bekleyip göreceğiz.
Bu krizin bir anatomisi vardı elbette.
Şifreleri vardı.
Bir kere krizin çözümünde sağduyu ve diplomasi önemli rol oynadı.
Meral Akşener’in masayı terk ederken söyledikleri üzerinden oluşturulan bir strateji planlandı evvela.
Bu stratejinin ana karakterleri İmamoğlu ve Yavaş’tı.
Her ikisi de bu krizin politize ve demoralize olmuş isimleriydi.
Neredeyse bir masa etrafında yaklaşık bir buçuk yıldır sürdürülen diplomasi her iki başkanın vefası ve cesareti arasına sıkışıp kalmıştı.
Tam da burada bu iki başkanın imdadına yetişen bir kaç önemli isim oldu.
Bu isimlerin başında tanıdık biri vardı.
O da Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in ta kendisiydi.
Komşusu Zeydan Karalar ile birlikte kilit bir rol üstlendiler ve bir demokrasi mücadelesi verdiler bu kaos ortamında.
Bunu sadece ben demiyorum.
Ulusal yayın organlarında konuyu yakından takip eden birçok meslektaşım da bunu televizyon ekranlarından deklare etti.
Daha önce de söylemiştim bir yazımda.
Seçer bir siyasetçi değil bir politikacı. Sezgileri, öngörüsü ve diplomasisi oldukça kuvvetli.
Her şeyden önce partili.
İmamoğlu’ndan da, Yavaş’tan da daha iyi bilir partisinin genetik kodların.
Parti örgütünü tanıyan ve onların reflekslerini bilen bir politikacı.
Milletvekilliği yaptığı iki dönemin kendisine kattığı diplomasi tecrübesi de çabası.
Peki nasıl bir rol üstlendi Seçer bu krizde.
Öncelikle uzun süredir iş başında olan bir demokrasi masasının yaşadığı depremin kolonlarından biri oldu.
Kendisi dışında kalan 10 belediye başkanı ile birlikte kentlerinde yaptıkları mücadelenin amacına ulaşması ve iktidar yürüyüşünün devamının sağlanması konusunda taşın altına elini soktu.
Kriz sürecinde bir an olsun yalnız bırakmadı mevkidaşlarını.
Krizin aktörleri olan her iki belediye başkanını soğukkanlı ve itidalli duruşuyla Akşener ile yaptıkları zirveye hazırlayan ve motive eden isimlerden biriydi Seçer.
Krizin CHP ve İYİ Parti arasındaki fay kırıklarını derinleştirmemesi için çaba gösterdi.
Bu krizin merkezi siyasetten, yerel siyasete sıçramaması için de yoğun diplomasi harcadı.
Öte yandan krizin pik yaptığı anlarda sosyal medyada yaptığı paylaşım, küfürlerin ve restlerin arasındaki normalleşme talebinin ilk işaret fişeği gibiydi.
Şunları yazmıştı Seçer mesajında ;
“Ülkemizin büyük bir felaket yaşadığı bugünlerde, sevgiye ve saygıya ihtiyacımız var. Sayın Kılıçdaroğlu’nu adalet yürüyüşünde asla yalnız bırakmayacağız. Millet İttifakı’nın bir ve beraber olmasını diliyoruz.”
Başkan Seçer, o kadar emeğin bir anda ellerinden uçup gideceğinin hezeyanına kapılarak yanlışa imza atmak yerine, sevgi, saygıyı ve birlikteliği yeniden tesis etmeyi tercih etti kriz sürecinde.
Mevkidaşları ile birlikte; tek adam yönetiminin karşısına parlamenter sistemin yeniden tesisi için yola çıkan 6’lı masanın lojistik gücünü oluşturdular.
Böylece 11 Büyükşehir Belediye Başkanı’nın iktidar ve demokrasi yürüyüşünün temel taşı olduğunu da kanıtlamış oldular.
Mersin’in siyasi varlığı açısından bakacak olursak;
Neredeyse yaşadığı her seçimde farkını hissettiren Mersin, Millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayının seçimleri esnasında da üzerine düşen rolü üstlendi Seçer ile.
Ve henüz seçim süreci başlamadan bir kez daha damgasını vurdu ülke siyasetine.
kaynak:mersin analiz