Öncelikli olarak bütün eski yapıların, depreme uygun yapılara dönüştürülmesi gerekiyor.
Dört bir yanımız yara bere içinde…
İhmal! İhmal! İhmal! Diyeceğim.
Yine doyumsuzluk, hırsızlık, rant, faşizm, siyaset ve vicdansız müteahhitler diyeceğim; bu halkı öldürenler sizlersiniz!
Herkes “deprem var” dedi ama çözüm için kimse bir şey demedi. Gece yarısı yaşanan büyük bir yıkım büyük bir felakete uyandı tüm Türkiye!
Deprem gerçeği olan ülkemiz depreme kafa tuttu resmen, bilinen deprem gerçeği üzerine yüksek binalar inşa ederek, resmen bir katliama yol açtı. Hangi tablodan bakarsak bakalım, ihmal, rant, para hırsı gerçeği çarpıyor yüzümüze.
Oysa ucuza mal edilen her şey muhakkak pahalıya patlar böyle…
Gelişmiş ülkelerin bu açıdan da çok gerilerinde kalmışız. Olası bir Marmara depremi gerçeğini de yaşarsak ki yaşayacağız, işte o vakit bu ülke tarihten silinir. Bu nedenle acil yeni bir sistem planlamasının ele alınması gerekiyor.
Bu deprem gerçeği ile birçok şeye tanıklık ettik.
Bir depremi önlemlerini alamadığımız gibi deprem sonrası noktasında da bilinçsiz, eğitimsiz, koordine olmada çok çok eksi ve yetersiziz.
Ancak ilk olarak devlet koşmalı, kollamalıdır halkı. Halktan önce devlet yaraları sarmak zorundadır, çünkü bu halk doğal afet için bu devlete vergi verdi.
Elimde hiçbir şey gelmeyen insanlar bile, enkaz altında kalan insanlar kadar acı çekti.
Siz gücü olanlar, nasıl izleyici kalabildiniz ey iktidar, saltanat sahipleri? Hani nerede gücünüz?
İnsan öldürmek için top tüfek bulmaktan hiç zorlanmayan ülkeler, enkaz altında insan çıkartmak için basit bir kepçeyi bulamıyor…! Üç gündür insanlar enkaz altında canlı, üç gündür Müslüman ülkem seyirci…
Biz insan olmaktan utandık!
Avrupa seferber oldu ancak ülkemiz insanı için bir kepçeyi bulamadı. Keşke siz iktidar olarak OHAL ilan edeceğinize canla başla seferberlik ilan etseydiniz de, bizi siz utandırsaydınız!!
İktidarın yaptığı tek iyi şey, insanlara yasak getirmek, cezalandırmak, hapse attırmak ve ölenlere seyirci kalmak oldu.
Şu ortalığa dökülen yağmacıların hırsızlığına çok takılı kalmayın. Valla büyük hırsızlar dururken, sizin küçük hırsızları görmeniz de çok enteresan doğrusu.
Afet noktasında herkes gönüllü işçidir. Senin benim hesabı yapılmaz! Depremzedeler tahliye edilmesi gerekirken, elektrik, su, doğalgaz olmayan bölgede, sefalete terk edildiler… Devlet, depremzedeler için acilen yerleşim alanları kurmalıdır. Deprem, biraz da insan olduğumuzu öğretti bize! İnsan olmayan, insanlık dışı kaldı.
“Müslümanım” diyenler seyirci kalırken, “Gavur” dedikleriniz canla başla enkaz altında insanları kurtarıyor…
Yahudi canla başla enkaz altında insanları kurtarıyor; Müslüman enkaz altında can pazarı olan yerde hırsızlık yapıyor!
Zor zamanlar da herkes var, Müslümanlar yok. Hırsızlıkta hiç kimse yok, bir tek Müslümanlar var.
Koca bir enkaz yığını bırakan iktidarları doyurmak mümkün olmadı! Sanki iktidar göçük altında kalmış, durmadan yardım istiyor. Bunda bir çelişki var. Göçük altında kalan halka, devletin yardım etmesi gerekmiyor mu?
Ve en lüzumsuz şey, öğrencileri eğitiminden almaktır. Bir mağduriyet diğer mağduriyeti düzeltmez. Eğitim sistemini bozmayın. Sarayı açın, depremzedelerin yeri orası…
Müteahhitler değil, müteahhitlere izin verenledir suçlular…
“Din din” dediniz, depremzedeleri kefensiz gömdünüz utanın…
Bunca felaket üzerine, hiç kimse mutlu bir düzen kuramaz artık. Maalesef hep aynı strateji aynı sömürgecilik… Tutum aynı, tavır aynı, zihniyet aynı, gerçek aynı… Aynı olmayan tek şey, yitirdiklerimiz.
Halkın çabası takdire şayandı. Dünyayı güzelleştiren yüreğinizden öpüyorum güzel insanlar.
Devlet yok. Halk var… Dört bir yanımız yara bere içinde…
Olur da Marmara’da bir gün şimdi olduğu gibi Malatya, Kahramanmaraş, Diyarbakır, Şanlıurfa, Osmaniye, Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Kilis ve diğer illerde olan deprem gibi deprem olacaksa ki umarım olmaz arkamızdan kimse, Allah’tan geldi demesin, insanlardan geldi deyin.
Korkarım bu düzen aynı şekilde devam edecek. Ve insanlar bu enkaz yığınları içinde korkuyla yaşamaya devam edecek…
İnsandan bir tutam acı kaldı…
kaynak-mersin yaşam