20 gün içinde yaşanan 3 büyük deprem 10 ilde binlerce can kaybına, on binlerce evin yıkılmasına neden oldu. Depremlerin sarsıntını hisseden Mersin’de yıkılan bina olmadı ancak “Mersin’in konut stoku depreme dayanıklı mı” sorusu gündeme geldi. Bugünlerde herkes, oturduğu binanın sağlam olup olmadığını merak ediyor, müteahhidi tanıyanlar müteahhitten bilgi almaya çalışıyor. Mersin’de konut projeleri yapan bir müteahhit, bu tartışmaları gazetemiz için değerlendirdi. Müteahhit özellikle 2 şeyi vurguladı: Birincisi, binaların sağlamlığından sadece müteahhit değil, mühendisten belediyeye kadar birçok kurum sorumlu. İkincisi, Mersin’de 200 yılı öncesinde yapılan hiçbir bina güvenli değil.
Mersin’de uzun yıllar mermer, kapı, pencere sektörlerinde çalıştığı için inşaat sektörünü de iyi tanıyan, son 10 yılda da konut projeleri üreten bir müteahhit iş insanı, deprem felaketinin ardından yaşanan bina güvenliğini tartışmalarını gazeteci Abidin Yağmur’a değerlendirdi. İsminin yazılmasını istemeyen müteahhit iş insanı, inşaat sektörünün suistimale, ihmale açık bir alan olduğunu, müteahhitlerin hedefe konulmasının normal olduğunu ancak sistemdeki tek aksayan noktanın müteahhitlik olmadığını, başka unsurların da mutlaka sıkı denetime tabi tutulması gerektiğini vurguladı.
“BELEDİYELER LABORATUVARLAR KURMALI”
Mersin’de yaptığı projelerde herhangi bir hasar olmadığını, kat maliklerinin depremden sonra kendisini arayarak teşekkür ettiğini ifade eden müteahhit iş insanı, “Derdim müteahhit savunusu değil elbette. Arsızı, hırsızı, görgüsüzü çok olan bir sektör. Bu nedenle de çok ciddi denetlenmesi gerekiyor” dedi. Müteahhit iş insanı, inşaat sektöründe tanık olduğu aksaklıkları şöyle özetledi:
“İlk sorumluluk bence şehir plancılarında. Fay hatlarından, zemin sıvılaşmasından uzak bölgelere şehirlerin planlanması gerekiyor. İkinci sorumluluk zemin etüdü yapanlarda.
Zemini sağlam olmayan bölgelere inşaat izni vermemeleri gerekiyor. Üçüncü sorumluluk projeyi çizen mühendislerde. Bilgisizliği ve hırsızlığı bol bir sektör burası. Çok iyi proje oluşturmaları gerekiyor. Hatta belki de çalınma ihtimaline düşünerek demir kalınlıklarını ve beton kuvvetini artırmaları gerekiyor. Dördüncü sorumluluk belediyelerde.
Bu projeleri ve inşaat sürecini çok iyi denetlemeleri gerekiyor. Beşinci sorumluluk inşaatın resmi sorumlusu olan mühendislerde. Diploma kiralamak yerine gerçekten inşaatları denetlemeleri gerekiyor. En azından 15 günde bir kere ancak denk gelen beton atma günleri öncesi demiri ve kalıbı bir saatlerini ayırıp denetlemeleri gerekiyor.
Altıncı sorumluluk beton firmalarında. Mühendisler kat yüksekliğine göre beton standardı öngörüyorlar. C-25, C-30 gibi isimlerle adlandırıyorlar. Skala yükseldikçe betonun dayanımı artıyor, elbette fiyatı da artıyor.
Müteahhidin anlaştığı beton standardını, beton firması yapıyor mu bilinmez. Bunu yapı denetim firmaları denetliyor. Denetlesinler elbette ama onlar düzgün denetliyor mu o da belli değil. Mutlaka belediyelerin de bu konuyu denetleyen laboratuvarlar kurması gerekir bence.”
“BAZEN MÜTEAHHİT BAŞKA USTA PROJENİN DIŞINA ÇIKAR”
“Müteahhidin asıl sorumluluğu burada başlıyor. Kaliteli firmalarla ve kaliteli ustalarla çalışması gerekiyor. Elbette namuslu olması gerekiyor ama sadece onun namuslu olması yetmiyor.
Etriye denilen bir şey vardır mesela demirde. Kolonlarda dikey ve yatay demirler olur. Dikey demirler kalındır, tek parçadır, boydan boya uzatılır. Diğer katla bağlantı yapabilmek için dikey demirler kolon boyundan daha uzun tutulur.
Asıl parayı tutan demir de budur inşaatta. Bir de etriye dediğimiz yatay demirler vardır. Kolonun patlaması ve ana demirleri sağlam tutmak için atılır etriyeler. Çok kilo tutmaz ama onu usta atmaya üşenir.
Diyelim ki projede mühendis etriyeleri 10 cm aralıklarla çizmiştir. Bazen müteahhit, bazen de usta bu aralıkları genişletir. 10 cm yerine 15 cm aralıkla atar mesela.
Hem demir az gider hem işçilik. Hayati hatalardan biri budur. Kolonu tutamaz o zaman demir. İnşaat başlı başına sorunlu bir alan, en küçük ihmale gelmez.''
“2000 sonrası yapılan binalar da sıkıntılı”
Deprem felaketinin ardından yeniden alevlenen tartışmalarda, 2000 yılı öncesinde yapılan binaların çok sağlam olmadığı kanısı sıkça dile getirildi. Gazetemize değerlendirmelerde bulunan müteahhit iş insanı 2000 sonrası yapılan binalar için de iyimser konuşmadı. İşte Mersinlileri yakından ilgilendiren o uyarılar:
“Mersin’de 2000 yılından önce yapılan hiçbir binada güvenli olarak oturulamaz bence. Kim yapmış olursa olsun. İnşaat teknolojisi çok geriydi. Nervürlü demir ve hazır beton teknolojisi görece de olsa kaliteyi bir miktar yükseltti.
Nervürlü demir şu. Eskiden demirin yüzeyi düz olurdu, öyle üretilirdi. Sonra tırtıklı üretmeye başladılar.
Ona nervürlü demir diyoruz. Betonla demir daha iyi kaynaşmaya başladı böylece. 2000’den sonra yapılanlar da sıkıntılı ne yazık ki.
2010’a kadar yapılanlar da yüzde 70 oranında sıkıntılıdır bence. Daha sonrakiler için de yüz de 50 diyelim hadi.”
“ZEMİN İNCELENMELİ, BİNALAR GÜÇLENDİRİLMELİ”
“Yeni binalarda, son 10 yılda yapılanlarda Mersin için en büyük sorun bence müteahhidin kötülüğünden önce zemindir. Zemin özellikle sahil hattında ‘sıvılaşıyor’ Su seviyesi özellikle sahil hattında Silifke yolunun sahile doğru olan bölümünde çok sıkıntılı ne yazık ki.
Sağlam zemin bulunmadan yapılan bütün binalar sıkıntılı. Pompeipolis nasıl yıkıldı dersin? Her biri 8-10 ton gelebilecek o sütunlardaki parçalar nasıl ayrıldı, nasıl devrildi? Ben ilk nedenin zemin olduğunu düşünüyorum.
Kazanlıdan Erdemliye kadar bütün sahilin incelenmesi gerekir. Nüfusun yoğunlaştığı, binlerce kişinin bir sitede yaşadığı Mezitli bölgesi öncelikli incelenmeli bence. Mersin’de 7’nin üstünde bir deprem yaşanırsa akıl almaz kayıplar yaşayabiliriz.
Şöyle söyleyeyim, bu büyük depremde 10 kentte yaşanan can kaybının fazlası Mersin’de yaşanabilir. Kamu otoritesinin çok acele zemin etütleri yapması, tehlikeli bölgeleri saptaması gerekiyor.
Koşulları uygun olan insanlar da kendi olanaklarıyla binalarını inceletip, sıkıntılıysa güçlendirme yapması gerekiyor.”
kaynak-mersin yaşam