Nazım Hikmet, Kuvva-i Milliye destanında, Nurettin Eşfak’a şunları söyletir:
‘Akif inanmış adam
büyük şair…’
***
İroni mi yapar?
‘Gelecektir sana vaat ettiği günler hakkın’ diyen Akif’in, inanmışlığını mı sorgular ironi yaparken, büyük şairliğini mi sorgular…
Bunu edebiyat tarihçileri düşünsün…
***
Fakat Nazım da en az Akif kadar inanmış bir dava adamı değil midir?
Mesela ne der bir şiirinde:
‘Güzel günler göreceğiz çocuklar
Motorları maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın, inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz…’
***
Biz Nazım’a inandık, yıllar geçti, güzel günler gelmedi…
Her gelen gün, bir öncekinden çirkin, kötü, kara, uğursuz…
Motorları maviliklere de süremedik…
Hani, ‘güzel günler göreceğiz’ diyordu ya Nazım…
Biz göre göre ‘bombalı günler’ gördük!
Acılı günler…
Karanlık günler…
Bulutlu günler…
***
Akif’in ‘Gelecektir sana vaat ettiği günler hakkın’ cümlesindeki özlem, İslami bir toplum muydu acaba?
Öyleyse Akif’e inananlar kazanmaya yaklaştı…
Nazım’ın ‘Güzel günler göreceğiz, güneşli günler’ cümlesinde özlem, sosyalist ya da demokratik bir toplum muydu acaba?
Öyleyse Nazım’a inananlar yenilmeye yaklaştı…
***
Yok, henüz kimse yenilmedi ama ‘kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın…’
Ama Nazım’ın inancı var hâlâ:
‘Bir şarkı istiyorum
Zaferden sonrasına dair
Kim bilir belki yarın…’
***
Ama şimdilik gerçekliğimiz şu ki…
Ne Akif’in hayal ettiği ülkeydi bu, ne Nazım’ın hayal ettiği ülke…
Bize güneşli günler değil, bombalı günler düştü…
kaynak:mersin yaşam