Barışı savunanların her dönem baskı ve yaptırımlarla karşı karşıya kaldığını dile getiren Başkan Tarhan’ın mesajında şu ifadelere yer verdi: “Osmanlı’ya giren, Kurtuluş Mücadelelerini yaşayan, Birinci Paylaşım Savaşının içerisinde olan Atatürk”Yurtta Barış, Dünyada Barış” diyerek ulusal dış politikayı belirlemişti. Büyük öngörüsü ile Almanya’da, İtalya’da faşizmin gölgesindeki ikinci paylaşım savaşına ülkesinin girmemesi gibi doğru karar da bu ilkenin sonucudur.
Barış için ülkemizde ve dünyada mücadele eden barışseverler olmuştur. Kuşkusuz çoğu zaman aydınlar bu amaçla mücadele de öncü rolü üstlenmişlerdir.
Amaçları sadece Türkiye’de Barışı savunmak olan bir grup aydının 1977 yılında kurdukları Barış Derneği 12 Eylül 1980 darbesi ile kapatılmıştır. Kapatılmakla kalmayıp yöneticilerinin de tamamı tutuklanmıştı. İçlerinde kimler yoktu. Büyükelçi Mahmut Dikerdem, devrimci kadın Reha İsvan (Dönemin İstanbul Belediye Başkanının eşi) Ataol Behramoğlu, Ali Sirmen, Erdal Atabek, ressam Orhan Taylan, İstanbul Barosu Başkanı Orhan Apaydın, CHP’li 4 milletvekili, birçok profesör, Milletvekillerinden biri olan genç yaşta vefat eden abim Nedim Tarhan’da Barış Derneği Genel Başkan Yardımcısı idi . Maltepe’de uzun dönem tutukluluk dönemi geçirdiler. Birçoğu bu sağlıksız tutukluluk dönemin de etkisi ile erken yaşta aramızdan ayrıldılar.
İşkence görenler oldu, saçları kesildi, soluk mavi mahkûm elbisesi giydiler, elleri kelepçelendi, ayakları parçalandı. Aradan 40 yıl geçti. Ne değişti? keşke güzel şeyler söyleyebilse idik. Keşke daha geniş kitlesel güç birliği oluşturulabilse idi. Keşke aydınlar görevlerini yerine getirebilselerdi. Keşke Barış Türküleri söyleyebilse idik.
Ülkemizin içerisinde olduğu duruma bakarak, ‘Her şey değişecek”diyoruz ama ”Her şey daha güzel olacak” diyemiyoruz.
Herkes aydınlar dahil üzerine düşen görevi cesurca yerine getirir ise belki Barış Türküleri söylenecek, Barışı savunmak suç olmayacaktır.”