O kadar mütevazi yani.
Hoş sohbet,doğa hayranı.
Ve en önemlisi insanları seviyor olması:vatanını, milletini ne kadar seviyorsa öyle.
Gazeteci olduğumu söylediğimde ‘ Sizlere çok büyük görevler düşüyor’ dedi; hele hele bugünlerde.Sizlere ihtiyacımız var, diye ekledi.
Sarstı beni.
Görüşmek üzere ayrıldık sonra.
Ne güzel bir doktor bu dedim kendi kendime,ne güzel bir insan.
Merak bu ya atladım gittim AMATEM’e bir gün.
O yoğunlukta bana da zaman ayırabildi sağolsun.
O kısacık zaman diliminde anlattıkları var ya…
Ekonominin bozulmasıyla paralel artıyormuş uyuşturucu kullanımı,
Ölümle sonuçlanan bağımlılık yolculuğu hikayeleri…
Anneannelerine aldırılan yeşil reçeteli ,ağır ağrı kesicilerin çarşıda pazarda nasıl pazarlandığı…
Hapa,eroine,esrara başlama yaşının ortaokul yaşlarına nasıl geldiği falan.
Ürktüm.
İznini isteyip kalktığımda bahçe anababa günüydü.Banklarda oturanlar,dolaşanlar, başını cama dayayıp öylece dikilenler…
‘Nasılsın kardeşim’ diyerek sokuldum birisinin yanına.
Seyismiş bir zamanlar, işleri çok iyiymiş;atları bile varmış anlattığına göre. Eroine bulaşmış kahretsin. O çevresinde dolananlar bir bir uzaklaşmış zamanla,yanlızlaşmış. Kendini AMATEM’e atmış.Tatlı bir canı kalmış kala kala.
Öyle bir meret ki bu diyor, dünya malı servetin olsa dayanmaz.Her gün, her gün yüz elli, ikiyüz lira. Adama hırsızlık da yaptırır bu bağımlılık, gasp da. Hep daha fazla hep daha fazla istiyor vucut.Ne anne görüyor insanın gözü ne baba ne kardeş.
Umudunu diri tut dedim ayrılırken, Oğuzhan beyle görüştüm az önce, o sizi kurtaracak.
Bir başkasının yanına gittim sonra. Üniversitede okuyormuş bir zaman. Dereceyle girdiği okulu bırakmak zorunda kalmış, O da kurban.
Ama beni en çok yaralayan bir babanın anlattıkları oldu:
Oğlunu getirmiş, yatırmış. Bir türlü ayrılamıyor bahçeden. Sigara üstüne sigara…
Öğretmenmiş.
Ben sınıflarda şiirden,şairlerden,öykülerden ,yaşama sevincinden söz ederken bizimki okulu kırıp bataklığa koşuyormuş meğer.
Gözlerimizin önünde eriyip gidiyordu diyor. Geç fark etmişler.
Telefonunu çıkarıp oğlunun resmini gösterdi sonra.
Mutfak masasının yanında sandalyede sızıp kalmış, kasılmış bir fotoğraf.
Adamın yüzüne baktım; ağladı ağlayacak.Buna can mı dayanır diyor, ben onu sokakta bulmadım ya diyor sesi titreyerek.
Ağlamamak için zor tuttum kendimi.
Gemi gemi limanlarımızda dolaşan,ve bunlara göz yuman ve bu lanet olası ticaretten nemalananları düşündüm o an.
Devlet, dedim,anneler, babalar ağlamasın artık dedim, yeter dedim. Lütfen çocuklarımza daha duyarlı olmamız gerekiyor,sadece kendi çocuklarımıza değil,dünyadaki tüm çocuklara…
Bu Çığlığa Kulak Verin Lütfen.