Biliriz, kinle kararmış kalplerinizde sevgiye yer yok da;
Siz bu hayatta en çok kadınlardan korktunuz!
Siz deyince, elbet siz kendinizi bilirsiniz…
İstediniz ki bu ataerkil düzen, hem karada hem suda
yalnız sizin gemilerinizi yürütsün.
Sizin hizmetleriniz görülüp, hep sizin yüzünüz gülsün.
Kadınlar mı? En az üç-beş çocuk, beş-on torun büyütsün.
Ah ile vah ile ömür çürütsün.
Gülmesin, eğlenmesin
Sakın, eşitlik diye keyfinize değmesin.
Saçlarını savurmasın
Haklarını savunmasın…
Yemeği yaktı diye
Sokağa çıktı diye
“Dövdüysem benim karım”
Şikâyet etti diye, boşanıp gitti diye
İstanbul Sözleşmesine bu yüzden düşmansınız.
AB uğruna, binbir caka ile imzalansa da o zaman
Şimdi bin pişmansınız!
2011 Mayısında adı da ilk imza da bizden diye, Uluslararası arenada pek övünülen;
45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan İstanbul Sözleşmesinden (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye dair Sözleşme) 1 Temmuz 2021 itibariyle, fiilen çekilmiş olacağız.
Tek imza marifetiyle…
Tam bir yıl olmuş bay Numan işareti vereli; (2 Temmuz2020)
“Halkımızda böyle büyük bir beklenti varken bigâne kalamayız” diyeli.
Toplumun en temel yapısı olan aileyi hedef alarak, aile kurumuna zarar veriyormuş güya!
El kadar bebeler yurtlarda, vakıflarda ya da aile içerisinde en yakınları tarafından istismara uğrarken, bir şekilde istismarcıların cezasız kalmasına göz yumulurken,
Dört bir yanda kadınlar türlü çeşit şiddet görüp yetmedi, öldürülüp yakılırken, yükseklerden atılırken,
Tacizciler, tecavüzcüler, kadın katilleri yok denecek cezalarla toplum içine salınırken ah deyip inlemezken kamu vijdanı;
Can yakıp can alan erkek şiddetine, kadın cinayetlerine karşı kadınların tek güvencesi, Uluslararası açıdan kendi hukukumuzun da üstünde olan İstanbul Sözleşmesi’nden rahatsız olmuş birileri!
Böyle olunca, birisi de kayıtsız kalır mı zira!
“Nasıl imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek öyle de çıkılır” dense de
2012 nin 8 Mart haftasında kadınlara armağan niyetine, Meclisten oy birliği ile geçen sözleşmeden usul- yordam tanımadan bir gece yarısı çekildik, yine bir başka Martta.
Yinelersek bir kez daha, kısaca:
Dört adımda, şidddetin çıkmaya cesaret edemeyeceği bir toplum yaratma sözleşmenin amacı:
İlk başta, Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğinden -şiddetin ana kaynağı – yola çıkarak Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini bütün topluma yayma. Ki, budur en çok korkulan; (bataklığı kaynağında kurutma)
Ardından, bunu sağlayana kadar kadınları aktif koruma. (6284 sayıla yasayı eksiksiz uygulama)
Etkin kovuşturma- etkin ceza sistemi
Son olarak, kadınları geleceğe dönük her alanda güçlendirme.
6284 sayılı yasada kadının tek bir beyanı ile erkeğin somut delil aranmaksızın evden uzaklaştırılması, boşanmaların artıp, hele de ömür boyu nafaka ağır gelmiş onlara!
Şimdi daha iyi anlıyoruz ki, kadınlar miras hakkı başta, her türlü medeni haklarına kavuştular, seçme- seçilme hakkını aldılar, birey olma yolunda üstüne türlü haklar kazandılar diye, Cumhuriyete ve kurucularına,
Haklarının bilincine erişen kadınlara, tüm kazanımlara en çok da bunun için kinlendiniz.
Neden ha deyince Afganistan, İran olamadık diye
Bilendikçe bilendiniz!
Şimdi yeni bir harita çizilecekmiş bize; İstanbul Sözleşmesinden çekilince.
Kimbilir kadınlar aleyhine daha hangi hak kayıpları ölçülüp biçiliyor şimdi, inceden ince.
Diyanetin de işin içinde olduğunu düşününce!..
Bilmez miyiz ki, kadınlar için ancak evin yolunu gösterir çizdiğiniz o harita.
Bu yüzden kimse kusura bakmasın ama
Kimsenin kimseyi kandırmaya hakkı yok, bu saatten sonra
Sen de bakma usta
Son sözü kadınlar söyleyecek bu hususta
İstanbul Sözleşmesi bizim / Vazgeçmiyoruz.!
İsteseniz de istemeseniz de!..
**
Gün 2 Temmuz, gerici kıyam
Şeriat çığlıkları vermedi aman
Hen sene yeniden deşilir yaram
Ah edip ağlamaya gözüm kalmadı
Sivasın üstünde bir acı duman
Yobazın bahanesi ahret, din, iman
İnsanlık suçuna işler mi zaman
Başka söyleyecek sözüm kalmadı
2 Temmuz 1993- Madımak Katliamının 28. Yılında
yobaz ateşinde can veren otuz üç canın anısına saygıyla…