23:19  ULUSAL UMKE HAFTASı KUTLANıYOR  23:18  BAŞKAN ÖZYIĞIT, ŞAMPIYON SPORCULARLA BULUŞTU  22:40  SAHNE KADıN GAZETECILERIN  22:36  YENIŞEHIR BELEDIYESININ İNGILIZCE KURSU BAŞLADı  22:32  BÜYÜKŞEHIR’DEN KıRSAL MAHALLERE ŞENLIK COŞKUSU  22:30  AKDENİZ BELEDİYESİ GELECEK 5 YILIN ROTASINI BELİRLİYOR  22:28  TALAT DINÇER, “ÜLKEMIZ GENELINDE TOPLAM KAÇ TANE ENGELLI VATANDAŞıMıZ IŞSIZDIR?”  13:50  HÜSEYIN TAŞÇATAN’ıN KALEMINDEN  23:26  CHP’Lİ BAŞKAN YILDIZ, YÖRÜKLERİ ZİYARET ETTİ  11:35  BAŞKAN TUNCER,HİZMETLERİMİZİN MERKEZİNE ERDEMİ KOYACAĞIZ  11:10  MERSİN CEZAEVİ AVUKAT GÖRÜŞME ODASINDA YENİLEME ÇALIŞMASI YAPILDI  10:15  SERDAR SOYDAN: MERSİN’İN KAYBEDECEK 5 YILI DAHA YOK  17:55  ÖZGÜR ÖZEL: PKK TERÖR ÖRGÜTÜ TARAFINDAN YAPILAN SALDIRIDA ŞEHİT OLAN ASKERİMİZE ALLAH`TAN RAHMET, YARALI ASKERLERİMİZE İSE ACİL ŞİFALAR DİLİYORUM  17:48  MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, MEZİTLİ ÇOCUK KÖYÜ`NÜN TEMELİNİ ATTI  16:03  MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, YENİ HİZMET BİNASI`NDA  14:20  CHP MEZİTLİ BELEDİYE BAŞKAN ADATYI TUNCER, MEİGDER’İ ZİYARET ETTİ  13:20  CHP TOROSLAR BELEDİYE BAŞKAN ADAYI YILDIZ, KADINLARA YÖNELİK PROJELERİ ANLATTI  15:50  CHP’Lİ PALAMUT’TAN 8 MART MESAJI  19:25  VAHAP SEÇER, MERYAP ÜYELERİ İLE BİR ARAYA GELDİ  17:40  BAŞKAN ÖZYİĞİT, GAZİ MAHALLESİ’NDE VATANDAŞLARLA BULUŞTU 

DOKTOR UÇAR’DAN GÖREV ŞEHİDİ MESLEKTAŞLARINA BÜYÜK VEFA
   

Mersin Toroslar Devlet hastanesi Hemodiyaliz ünitesi sorumlu Hekimi Dr.Ruhsar Uçar , Koronavirüs ile mücadele sürecinde hayatlarını kaybeden meslektaşları için yazı disisi hazırladı.

 
   
Mersin Toroslar Devlet hastanesi Hemodiyaliz ünitesi sorumlu Hekimi Dr.Ruhsar Uçar , Koronavirüs ile mücadele sürecinde hayatlarını kaybeden meslektaşları için yazı disisi hazırladı.
Doktor Ruhsar Uçar kaleme aldığı yazı dizisinin ilkini Dahiliye Uzmanı Doktor Soyer Şimşek'e ayırdı.
İşte o yazı ;
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Küresel sistemi etkisi altına alan Covid 19 Pandemisi nedeniyle kaybettiğimiz insanlarımızın geride bıraktıkları üzüntüler yaşamlarımız da derin sarsıntılara neden oldu. Dünya her yüzyıl da bir yaygın ve tedavisi zor hastalıklarla mücadele etme pratiğine sahipken bizler sadece tarih kitaplarından tanıdık olduğumuz süreci birebir yaşarken çok zorlandık. Alışkanlıklarımızın tümü değişti, yaşamımıza değer katan her bir ayrıntıya olan farkındalığımız arttı. Sıradanlaşmış hayatlarımız da meğer ne mutluluk sebepleri barındırıyormuşuz; öylece elimizin tersi ile ittiğimiz, burun kıvırdığımız, yok saydığımız… Şimdilerde evlerimize kapandığımız hafta sonlarımız da tek nefes alabildiğimiz alanlarımız balkonlarımızda ufuk çizgisinin ötesine düşen hayallerimizde kaldı özlenen mutluluklar. Ailece yapılan kır gezileri, bol kahkahalı muhabbetlere eşlik eden közde pişmiş mis kokulu demli çaylar, özgürce yürünen yollar, özlediğinde engelsiz sımsıkı sarılmalar, davetler, toplantılar…Çok şey kaybettik peki ne kazandık örneğin uzaklaştığımız konfor alanlarımızın kıymetini anladık mı? Dostlukların önemini hatırladık mı? Sevinçlerimizi, acılarımızı sevdiklerimizi kucaklayarak paylaşamadık; düğünlerimizi bir avuç toplulukla yapabildik, cenazelerimizi aile arasında saatini kimselere bildirmeden sessiz sakin gözyaşlarımızı içimize akıtarak gömdük.
 
Mücadelenin ön cephesinde savaşan, canını hiçe sayan, sevdiklerini öteleyen sağlık çalışanlarımızı ne çok kaybettik, sarsıldık, acılarını en derinimizde duyumsadık, tanıdık tanımadık onlar için dua ettik, ölümlerinin ardından rahmet okuduk. Meşakkatli mesleklerini yaparken her bir hastasının acısını en derininde hisseden hekimlerimiz en aşina oldukları yerden hastalarının acılarından vuruldular. Bizler hastalarımıza karşı korunaksız çalışırız, onlarla mekanik değil olabildiğine canlı kanlı duygularımızla iletişim kurarız. Belki en çok neden bizlerin öldüğünün de kanıtıdır bu; -maskeyi, önlüğü, eldiveni kullanmadan mesafe zaten hak getire olabildiğince erken müdahale adına kendimizi unutarak aşkla can kurtarma derdine şehit olduk. Emekli olup keyfince gezip tozmayı bilemedik, bizi en mutlu eden işi hekimliği yine koşarak gittiğimiz huzur bulduğumuz ikinci evimiz hastanelerimizde icra ederken (tereddütsüz savaştan kaçmadık) en ön cephede can siper mücadelede onurla teslim ettik emanet canlarımızı.
Bizden geriye sevdiklerimiz ile yaşanan anılar, hastalarımızın hatıraları, topluma faydalı işlerimizin izleri kaldı. Kayıplarımızın istatistiğe yansıyan rakamlardan ibaret olmadığını, onların anne, baba, eş, kardeş, evlat yani insan olduğunu aslında evrenin en büyük değeri insanlığı yaşatmak adına anıları öyküleştirerek ölümsüz kılmanın hepimize rehber olacağı bilinci ile yazmamız gerektiğini, onlara olan borcu ifa etmemiz ile bir parça huzur bulacağımı düşünerek yazmaya karar verdim. Acılar henüz çok taze, yaralar kabuk bağlamadı. Kaybettiğimiz meslektaşlarımın aileleri ile konuşurken acılarını en derinimde hissettiğim halde üzüntülerini artırmamak adına sesimin titremesine mâni olmaya çalışmam, telefonda göremedikleri ince göz yaşlarımın tanıklık ettiği duygu transferansı belki de hem hekim hem yazar olmamdan kaynaklı; yani katmerli yoğunluk. Tanıdığım, tanımadığım dokuz meslektaşımızı kaybettik sadece Mersin de yerleri doldurulamaz dokuz değer, dokuz insan.
 
Dr. Soyer Şimşek yani Soyer Abim son günlerine tanıklık etmiş olmam beni çok etkiledi. Hastanemizde yatarken ziyaretim de kendini iyi hissetmesi adına ardı ardına sıraladığım pozitif cümleleri Ruhsar’ım ben kendimi biliyorum iyi değilim zor iyileşirim dediğinde kabul etmemiştim, konduramamıştım o bizim koca çınarımız Soyer abimizdi öyle kolay teslim olmazdı ama onun benim yaşım kadar mesleki tecrübesi kendisini haklı çıkarmıştı. Tıp fakültesine sevk ettikten sonra o telaşede tanıştığımız en küçük oğlu Ersen le hastane de yattığı müddetçe iletişimimiz kesintisiz devam etti kâh o beni aradı kâh ben bilgi alarak onu aradım. O kadar seveni vardı ki aralarında mesaj grupları oluşturup Soyer Abinin durumunu birbirleri ile paylaşıyorlardı. Soyer Abi ailesinden aldığı bilgi, tecrübe ve kültürü kendi yaşamına yansıtmış ve çok iyi yetiştirdiği evlatlarının başarıları ile de bunu aktarmayı başarmıştı. Mersin de dokunmadığı insan kalmamıştı neredeyse herkesin onunla küçükte olsa bir anısı, paylaşımı vardı tam bir gariban dostuydu, mütevazi, alçakgönüllü, engin yürekli halk adamı. Sizlere Soyer abinin hikayesini paylaşacağım Babası Süleyman Şimşek ten bahsetmeden de geçmeyeceğim çünkü Süleyman Bey’in de Mersin’e çok kıymetli katkıları olmuştur.
 
Dr. Ruhsar Uçar
UZM. DR. SOYER ŞİMŞEK
4 Nisan 1950 yılında Mersin Arslanköy de dünyaya geldi. Dost buluşmalarında 2. doğum günüm 7 Mayıs 1972 yılında eşimle tanıştığım gün dür derdi. 1973 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni dönem ikinciliği ile tamamladı. 10 Nisan 1974 de Aysen Şimşek ile Ankara’da evlendi. 1975 de Saygın, 1977 de Başar ve 1979 da Ersen isimli 3 erkek evlada sahip oldu. 1978 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden İç Hastalıkları Uzmanlığını aldı. 2009 yılında Türk Kardiyoloji Derneği Kongresi Kardio panel'de ikincilik ödülü aldı. 2009 yılında Sabancı Üniversitesi'nde düzenlenen Akademika Semineri'nde Avrupa Birliği'nce ve Amerikan Hekimleri Birliği'nce "Akredite Edilmiş Takdire Şayan Hekim" kategorisinde değerlendirildi.
2010 yılından bu yana Özel Mersin Sistem Cerrahi Tıp Merkezi’nde Dahiliye Uzmanı olarak göreve yapmaktaydı. 46 yıllık mutlu evliliği, onurlu meslek yaşamı ve şerefli geçirdiği 70 yaşamını Covid-19’a yenik düşerek görev şehidi oldu 4 Ocak 2021 de hayata veda etti.
 
Mersin’de Atatürkçü Düşünce Derneği kurucu başkanlığı yaptı. Bir dönem Yurt Partisi Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Soyer Şimşek, Amerika'nın büyük sigorta şirketlerinden birisi olan Geo Blue Sigorta Şirketi tarafından üyelerine Türkiye'de gidebilecekleri doktor olarak belirtildi. Oğlu Ersen Erk Şimşek şöyle anlatıyor Babasını: "Sağlık insanların kaybettikleri zaman değerini anladıkları en büyük kıymettir derdi Babam; Sağlıkta tasarruf olmaz, İnsanların bir an önce sağlıklarına kavuşabilmeleri için kendilerini tıbba teslim etmeleri gerekir. Birçok hastamızda doktoru yönlendirici çaba görüyoruz. Şunu yapalım veya yapmayalım gibi. Bunun üstüne bir de son yıllarda moda olan internet hekimliğini eklerdi. İnternet hekimliği ile insanlar hastalıklarına kendileri teşhis koymak istiyorlar. Ama şunu unutmamak gerek bir doktorun bir hastaya reçete yazabilmesi için en az beş basamak çıkması gerekiyor. En iyi internet kullanıcısı bile en fazla üç basamağı tırmanabiliyor. Sonucunda da kesin tanıyı koyma ve tedaviyi uygulama kısmı yine hekimin bilgisi ve deneyimi ile sonuçlanıyor." diyerek son yıllarda popüler hale gelen internet hekimliğine değinmeden geçemezdi.
 
"HASTALARA GÜVENCE"
Amerikan Geo Blue şirketinin adını almış olduğu liste, deneyimleri ve başarıların sonucu olduğuna değinen babam, genç meslektaşlarına da tavsiyede bulunurdu "Genç meslektaşlarıma marka olmalarını, marka olmak için çaba göstermeleri gerektiğini söylerdi.2000 yıllarından sonraki süreç marka süreci olmuştur. Markanın kendisini değil güvencesini istiyoruz aslında. Daha sonra bir sorun yaşadığımızda muhatap olacak bir marka arayışı içinde oluyoruz. Buda bize sağlıkta markalaşmanın ne kadar önemli olduğunu, sonrasında yaşanan sıkıntılarda muhatap olacak bir insan arayışının hep var olacağını ve bu soruna markaları ile güven kazanarak cevap alabileceklerini görüyorum. Bunun ilk adımını atmış bulunuyorum, genç meslektaşlarıma da bunu tavsiye ederim derdi. Ayrıca hastanın hekimine güvenmesi gerekir, hasta kendini huzurlu hissedebilmeli, hekime samimi olarak itimat etmeniz gerçekten önemlidir hekime güvenmezse hasta, doktorun belirttiği tembihlerine uyum göstermekte sorun yaşar ve tedavi süreci aksar derdi yeni göreve başlayan genç meslektaşlarına. Tıp biliminde son derece çabuk ilerlemeler hayata geçiyor. Aynı zamanda farklı kollar kendi içinde uzmanlık alanlarına ayrıldı. Bu yüzden hekimin hastasını muayene edip başka bir uzmana göndermesi, hekimin acemi olduğunu göstermez. Bu durum ekip çalışmasına katkıda bulunan sağlık kuruluşlarında sık sık yaşanmakta olup doktorunuzun deneyimsizliği değil sizin sağlığınıza gösterdiği önemi vurgular derdi hep hastalarına. Ve eklerdi hastanın anlayabileceği şekilde doktorun anlatması son derece mühimdir. Bilgi verirken hastanın anlamayacağı lügat kullanmanız hastanın kafanızı karıştıracaktır. Bu yüzden hastayla konuşurken, ne demek istediğini onun anlayacağı dilde anlatabilmeniz oldukça mühimdir derdi babam yine genç meslektaşlarına.
 
Dr. Soyer Şimşek denince, Mersin’de akan sular durmaz belki ama sanırım tanımayanı da yoktur. 1978 yılından bu yana Mersin’in en tanınmış serbest meslek erbabı olarak sadece iç hastalıkları uzmanı olmakla kalmayarak siyaset dünyasında da hatırı sayılır bir kişilikti. CHP üyesi olarak uzun yıllar kent insanı ile yakın ilişkileri olmuştur. Babam ile Dedemin benim kulaklarımdan hiç eksik olmayan seslerinden ikisinin ortak birkaç öğüdü sizinle paylaşmak isterim; Hayat cesurları sever ve seni ne mutlu ediyorsa onu yap, başkaları ne düşünür diye yapmak istediğini erteleme bu hayat senin ve hayatını istediğin gibi yaşa. Belki de bu yüzden Amerika da yaşayan Türk Amerikan vatandaşı olmama rağmen, Amerika’da değil Türkiye ye dönüp burada sıfırdan bir hayat kurmaya karar vermeyi tercih ettim ve yaklaşık 3 yıl önce geri geldim. İyi ki gelmişim verdiğim kararla babamın son yıllarını onun ile geçirme fırsatını bulduğum için mutluyum ve kendimi şanslı hissediyorum.
 
Evlatları ile öyle güzel anılar biriktirmiş ki gelin ortanca oğlu Başar Şimşek’e kulak verelim:
- Ankara’dan Mersin’e arabamız ile yola çıkacağımız sabah Ankara’da kar yağmaya başlamıştı. Babam karayollarını aradı ve yolların açık olduğu bilgisi verildi. Yolculumuzun 2. Saatinden sonra kar yağışı tipiye çevirdi. Belli bir süre sonra artık trafik çok yavaş ilerlemeye başladı. Polatlı’ya gelmeden tekerleğe zincir taktık. Toroslarda uzun ve dik yokuş olan bir yerde trafik polisleri yolu tek şeride indirmişler ve zıt yönlere sırayla geçiş veriyorlardı. Yokuş yukarı çıkmak için sıramızı bekliyorduk. Yokuş aşağı inen tır üzerimize doğru kaymaya başladı. Babamın sözleri hala kulaklarımda çınlar “Allah’ım çocuklarımı kurtarmam için yardım et!” Bizi arabadan hızlıca çıkarmış ve güvenli bir yere uzaklaştırmıştı. Babamın bizler için Allah’a haykırışına şahit olmuştum. Neyse ki kaza olmamıştı. 7 saatlik yolu 18 saatte tamamlamıştık. Babam bütün yol boyumca arabayı nefes almadan çok dikkatli kullanmıştı ta ki soluğu Mersin’de ciğercide alana kadar.
 
-Adana’ya gezmeye gittiğimiz bir gün Amerikan pazarına uğrayıp alışveriş yaparken babam 4. Şortu almama izin vermemişti. Bende o şort u gizlice çantama koymuştum. Eve gelince babam şortu görünce durumu anlamış ve bana “oğlum hayatın boyunca dürüst ve adil olmalısın, yetinmeyi bilmelisin, ben ömrüm boyunca haram bir şey almadım, sende almamalısın, ayrıca şimdi ihtiyacın olmayanı alırsan, ilerde ihtiyacın olacakları alamayabilirsin” demişti. Ertesi gün tekrar Adana’ya gidip şortu iade edip özür dilemiştik.
 
-Sabah babamla birlikte muayenesine gitmiştim. Bekleme odasına girince bütün hastalar ayağa kalkmıştı, hepsiyle selamlaştı. Hastalar sırayla muayene oluyorlardı bende dinlenme odasındaydım ama konuşulanları duyabiliyordum. Babam köyden gelmiş bir hastaya bu sene bahçeden iyi ürün alıp almadığını sordu, hastası bu sene bahçeye dolu çok yağdı don vurduğu için çok zarar ettiklerini anlattı, babam teselli etmeye çalışmıştı. Muayenesi bittikten sonra hasta ücreti sorduğunda dışarda sekretere verirsin dedi. Hasta çıkınca babam sekreteri arayıp para almayın diye talimat verdi. Akşam Babama niye para almadığını sormuştum. Babam “oğlum unutma ki bizlerde köyden gelmiş Yörükleriz, zor zamanlarında imkânımız yettiği sürece ihtiyacı olanlara yardımcı olmalıyız, bizim kapımız herkese açıktır, bazen hizmetimizin bedelini bazen de sadece duasını alırız” demişti.
Büyük oğlu Saygın Şimşek te Babasıyla hatıralarını şöyle anlatıyor:
 
- Babam, benimle tatilini geçirmek için Connecticut’a gelmişti. O zaman babamın geleceğini duyan Cumhuriyetçi Parti Connecticut Başkanı olan Chris Healy Eyalet valisi olan Michael Fedele ile bir organizasyon düzenlemişti. Eyalet Valisinin odasının girişinde ABD’nin özgürlük savaşını anlatan bir tablo vardı. Babam, o zaman bana Osmanlı İmparatorluğu’nun Amerika’nın İngilizlerle olan savaşında askerler gönderdiğini ve bu askerlerin aktif olarak hem lojistik hem de ön cephede savaştığını anlatmıştı. Eyalet valisi de aynı hikâyeyi babamla sohbetinde anlattı. İşte o zaman şanlı tarihimizle ve babamın bilgi birikimi ile bir kez daha gurur duymuştum.
 
- Babam çok yoğun ve uzun saatler çalışırdı. Ehliyetimi aldıktan sonra babamın bu kadar yorulmasına gönlüm elvermediği için yazın Gözne Yaylasında kalırken sabahları onunla Mersin’e iner ve akşamları geri yaylaya dönerdik. Onun gönüllü şoförlüğünü yapardım. Babam bir gün yolda oğlum bizler buna “Avrat Yaylası’’ deriz demişti. Babama bu söylemin anlamını sorduğumda “Oğlum, biz Çukurova’da yaşayan erkekler yazın aşırı sıcağında Mersin’e her gün çalışmaya gelir gideriz. Aşırı sıcak hava hayatımızı ve sağlığımızı çok etkiler. Bu fedakarlığı hanımımızı ve ailemizi mutlu etmek için yaparız. Avrat Yaylası terimini hanımının gönlünü hoş tutan ve kendinden daha değerli gören erkekler kullanır’’ cevabını vermişti.
 
- COVID-19 başladığında babama işine bir süre ara verme veya emekli olması tavsiyesinde bulunmuştum. Babam bana “Oğlum, ben hekimlik yemini ve bunun üzerine de kendime yemin ettim. Bütün insanlık bu Çin virüsüne karşı topyekûn savaş veriyor. Ben bu zor zamanda hastalara bakmazsam kim bakacak? Böyle bir durumda kaçanlardan olmayı kendime yakıştıramam. Aynada kendime bakamam.” demişti. Mesleğine olan bağlılığı yüzünden tedavi etmekte olduğu Covid pozitif üç hastasından kapmış olduğu virüsten dolayı görev şehidi oldu.
 
- Mezun olunca yeni işime başlamıştım. Bana kariyerim için şu tavsiyelerde bulundu: “Oğlum, bizim ailenin erkekleri çalışkandırlar ve çalışmadan duramazlar. Ancak hayatta bu yeterli değildir. Her zaman kendini geliştirmeli ve yenilemelisin. Mesleğimde hep zirvedeki doktorlardan olmamın sebebi bundan kaynaklanır. İş yaşamında sektelere uğrayabilirsin, bu seni yıldırmasın. Yumruk atmak kadar yumruk yemeğe de hazır olmalısın. Düşecek olursan hemen geri kalk ve mücadelene devam et. Kimseye haklı da olsan kin tutma. Kin tutanlar hem düşmanlarının hem de kendi mezarlarını hazırlarlar. Buna ek olarak dürüstlük ve doğrudan şaşma. Belki bunu kaldıramayanlar olabilir ama alnın açık ve başın hep dik olacaktır.”
Evlatlarının Babaları ile anılarından şunu görüyoruz bir çocuğa ne verirseniz onu alıyorsunuz ne kadar doğru örnek olursanız çocuklarınız da hayatta o kadar az hata yapıyor. Ahlakı, doğruluğu, erdemli olmayı ve vicdanı, merhameti, tüm insanların eşit olduğu öğretisini ebeveynlerimizden alıyoruz ya da alamıyoruz Soyer Abi hem davranışları hem de konuşmaları ile çok iyi bir öğretmen olmuş vatana millete faydalı, kıymetli evlatların yetişmesini sağlamış. Tıpkı kendisine doğru kılavuzluk eden babası Süleyman Şimşek gibi bilimin ve aklın yolundan yürümelerini sağlamış. Evet Soyer Abi bu yazının elbette öznesi ancak babası Süleyman Şimşek ten bahsetmeden geçmek istemedim. Şimdi kısacıkta olsa Süleyman Şimşek in hayat öyküsüne değinelim yine torunu Ersen in anlatımı ile.
 
SÜLEYMAN ŞİMŞEK:
Dedem 1923 yılında Arslanköy’ünde doğmuş ilkokula da burada gitmiş. Dedemin babası ilkokuldan sonrasına devam etmesini istememiş okuldan alıp davar gütmeye zorlamış. 4 yıl sonra çobanlık yapmaya daha fazla dayanamayan dedem üzerindeki ceketi 150 kuruşa satıp yol parası yapıp evden kaçtığını bir başına Mersin’e geldiğini ve Düziçi köy enstitüsüne gittiğini anlatırdı hep bana. 1945 yılında öğretmen olarak göreve başlamış birçok yerde mesleğini cefa kârlıkla devam ettirdikten sonra Halk eğitim merkezi müdürlüğüne tayin edilmiş. Sanat ve yazma tutkusu beni Ankara’ya sürükledi derdi Ankara da Millî Eğitim Bakanlığı Radyo ile eğitim merkezi yetişkinler eğitim bölüm şefliğine getirilmiş. Orada Ocak başı, Musa Emin, Beslenme Eğitimi, Mikrofonda Tiyatro adıyla Anadolu insanının çilesini, dertlerini, acılarını, sorunlarını dile getirmiş. Çeşitli konularda yüzlerce programı Türkiye Radyo ve Televizyonlarında yayınlaşmış. Ayrıca Öncü, Sonbahar, Yeni Mersin, Öğretmenler, Cenup Postası gibi günlük siyasi gazetelerde yazıları yayınlanmış. Yeni Okul, Köy ve Eğitim, Köyün Sesi, Mustafa’m, İlköğretim, Ortaöğretim, Birlik, Çığ, Köycülük, Karadeniz dergilerinde de yazıları yayınlanmış.
Okumak, Dayı Efendi, Kasım’da Atatürk, Kardeş Olduk, Öz Malımız, Musa Emmi, Unutamadıklarım adlı kitapları yazmış. Bundan sonrasında da Halkımın sesini TBMM de duyurmalıyım diyerek siyasete atılıyor; 14 Ekim 1973’ten 12 Eylül 1980’e kadar iki dönem İçel milletvekilliği yapıyor. Bu süreçte Karma Komisyon başkanlığı yapıyor ve 22 teklifimi yasalaştırmayı başardım diyerek gururlanırdı. Dedem Süleyman Şimşek ve Babam Soyer Şimşek biz evlatlarına çok kıymetli, onurla taşıdığımız gurur duyduğumuz soyadı bıraktılar. Evlatları olarak onların manevi mirasını aynı değerlerle geleceğe taşımanın gayreti içinde olacağız.
 
 
kaynak:mersintime
 
 

 
   


Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

 
  FLAŞ HABER


  HAVA DURUMU
 
  FLAŞ HABER

 
  ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün

 


 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE MERSİN HABERLERİ ÖZEL HABERLER SPOR HABERLERİ GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinolay.com © Copyright 2014-2024 Tüm hakları saklıdır! İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA