GÜZEL ŞEYLER OLUYOR...
Liyakat.
İşi bilenin, hak edenin kendi uzmanlık alanında görevlendirilmesi.
Diline, dinine, rengine, kaşına gözüne bakılmaksızın.
Senin baban benim için bir zamanlar… demeden,
Sen de bizden sayılırsın bir bakıma, demeden,
Seni işe almayacağım da… Para ele gideceğine… demeden.
Okuması yazması varsa tamam.
Yıllar yılı yapılagelen bu. Ne yazık ki bu.
Sonra?
Basından yayından, halkla ilişkilerden sorumluyum belediyede böbürlenmeleri, ben bilirim kibirlenmeleri, onu bunu çekiştirme durup dururken, küçümseme.
Sonra?
Gösterişli yemekler en görkemli mekanlarda; yemeklerde çekilmiş gülen fotoğrafları paylaşmalar sosyal medyada.
Peki iş?
Bir tek o yok işte.
Lafı şuraya getireceğim:
Vahap Seçer zeki ve başarılı bir insan. vesselam.
Bu anlayışı yıktı, bu kötü gidişata dur dedi.
Basın Yayın Daire başkanlığına Duygu Öksüz Canova’yı getirdi.
İyi de yaptı.
Kişinin yaptıkları, yapacaklarının teminatı.
Peki kimdir Duygu Canova?
Mektepli bir gazeteci her şeyden önce; İletişim fakültesi mezunu.
Ankara TRT’ye birincilikle girmiş, Anadolu Ajansında yurt haberler servisinde görev yapmış, bir çok televizyonda çalışmış. Şu bizim Kanal 33 dahil. Mersinlilerin sevgisini, saygısını, taktirini kazanmış.
Londra’da dil eğitimi almış mesela.
Daha ne olsun.
Halkla ilişkiler, basın yayın deyip geçmeyin. Belediyenin, beldenin gözü kulağı o birim.
Belediyede neler oluyor, neler deniyor belediye için. Yıkılanlar, yapılanlar neler. Şehre kimler gelmiş, kimler gitmiş. Sanatsal kültürel etkinlikler, festivaller, konserler… Ve bunların organizasyonu. Tarihi yerler, doğal güzellikler … Videolar, kasetler… Ve tabii ki arşiv.
Az şeyler midir bunlar.
Asla. Aslında olmazsa olmaz çalışmalar.
İşte bu düşüncelerle, bu bilinçle gittik ziyaretine, hayırlı uğurlu olsun demeye, başarılar dilemeye.
Yüzünden eksik etmediği gülümsemesiyle karşıladı bizi, ağırladı.
Düşüncelerini, düşlerini anlattı. Güzel şeyler yapılabileceğinden adı gibi emindi, kararlıydı.
Adı gibi duyguluydu konuşurken, sevecen, kıpır kıpır.
En az onun kadar umutlu, mutlu ayrıldık yanından; Mersin’e de bahar gelmişti nihayet.
Liyakat demiştim ya, cuk oturmuş diyorum şimdi de.
Belediyenin diğer birimlerinde de öyle olduğu kanısı uyandı bende; darısı diğer illerimizin, ilçelerimizin başına.
Yaşasın demokrasi.
Yaşasın demokrat, çağdaş belediyecilik.
Yaşasın liyakat.
Güzel bir beş yıl diyelim biz; daha nice beş yıllara.
Sonuçta Mersin kazanacak, Türkiye kazanacak.
Her şey güzel olacak, eminim, güzel olacak.
Mustafa Esmer Cengiz