Savaşın ardından imzalanan Mondros Mütarekesi bahane edilerek bin yıldır vatan edindiğimiz bu toprakların milletimizin her bir ferdi için taşıdığı anlamı ve değeri idrak edememiş olan, milletimizin sessiz kalacağı, karşılık veremeyeceği zannıyla hareket eden düşman kuvvetleri ülkemizi dört bir yandan işgale başlamıştır.
Vatanın üzerinde toplanan kara bulutlar, pervasızca uygulanmaya konulan işgal girişimleri, milletimizin yüreği imanla atan her bir ferdinin içinde yaralar açmış, canla ve kanla kazandığı vatanını, zincirlere vurulamayacak asaleti ile kurtarmanın yollarını aramıştır. İşte bu arayış, yediden yetmişe, kadınından erkeğine, gencinden yaşlısına necip milletimizin her bir ferdinin iştirakiyle işgale karşı direnişin simgesi olan Kuvayi Milliye’nin doğuşu ile ete kemiğe bürünmüştür.
Kuvayi Milliye, Mondros antlaşması ile ülkemize ağır koşulların dayatıldığı,işgal edilmeye çalışıldığı, kahraman ordumuzun silahlarının alınıp dağıtılmaya çalışıldığı ve böylece her şeyin bitti sanıldığı günlerde, aziz milletimizin küllerinden adeta yeniden doğuşunun simgesi olmuş, bir varoluş mücadelesi başlatılmıştır.
Bu istiklal ve istikbal mücadelesi ile milletimiz, kendi kaderini ancak kendisinin belirleyeceğini, söz konusu vatan savunmasıysa gözünü kırpmadan canı pahasına mücadele edeceğini, Türk Milletinin sarsılmaz azmi ve iradesi karşısında hiçbir gücün duramayacağını en güçlü şekilde göstermiştir.
Vatanın her yanında olduğu gibi Mersin İlimizde de kahraman ecdadımız, bağımsızlık mücadelesini Kuvayı- i Milliye çatısı altında bir araya gelerek en güçlü şekilde vermiş, canını vermeyi tereddütsüz göze alarak Mersin’i savunmuş, Mersin’e sahip çıkmıştır.
4-12 Eylül 1919 tarihlerinde gerçekleştirilen Sivas Kongresi'nde, Mustafa Kemal Paşa’nın Heyeti Temsiliye Başkanı sıfatıyla, yerel örgüt temsilcileriyle yaptığı görüşmeler sonucunda yerel örgütlerin tümünün, Rumeli ve Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında toplanması ve milli güçlerin birleştirilmesi kararlaştırılmıştır.
Bu karardan sonra Mersin’de de milli örgütler, çalışmalarını bu kuruluşun birer şubesi olarak devam ettirmeye başlamıştır. Böylece tüm askeri güçler ve halk milisleri Milli Kuvvetler adıyla birleştirilerek, düzenli bir ordu disipliniyle görev yapmaya başlamıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, 5 Kasım 1918 de Mersin’e gelerek gelişmeler hakkında bilgi aldıktan sonra Silifke sınırları ve Toros eteklerinde karakolların artırılmasını, depodaki silahların bol cephane ile dağ köylerine dağıtılmasını istemiştir. Bunun üzerine dağ köylerine silah ve cephane dağıtmış, mücadeleye ivme katılmıştır.
Asker ve silah bakımından Milli kuvvetlerimizden kat kat üstün olan düşman kuvvetleri, milli kuvvetlerimizden beklemedikleri bir karşılık görmüş ve mücadeleyi kaybetmiştir. Milli güçlerimizin galibiyetiyle sonuçlanan çatışmalar sonucunda 20 Aralık 1921 tarihinde Ankara Antlaşması imzalanmış ve işgal güçleri bölgeyi terk etmiştir. İşgal güçlerinin Tarsus'u boşalttıkları gün olan 27 Aralık 1921'de, Adana'daki Türk alayının bir taburu ve bir süvari bölüğü Tarsus'a, 3 Ocak 1922'de de Mersin'e girmiş, böylece Tarsus ve Mersin’in kurtuluşu sağlanmıştır.
Yurdumuzun dört bir yanında tarihte eşine az rastlanır fedakarlıklarla verilen bu varoluş mücadelelerinin en güçlü örneklerinden birini sergileyen Mersinliler, 3 Ocak 1922’de elde ettikleri zaferle kahramanlıklarını taçlandırmıştır. Mersin'in yiğit evlatları işgal kuvvetlerine kafa tutmuş, el birliğiyle, güç birliğiyle vatanlarına sahip çıkmış, milletimizin kalbinde takdire şayan, unutulmaz bir yer edinmiştir.
Elde ettiği zaferlerle Mersinliler, Kurtuluş Savaşının önderi, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.” sözünü boşa çıkarmamıştır.
Bugünün nesilleri olarak bizler, verilen bu kutlu mücadeleleri asla unutmayacak; ecdadımızın bıraktığı mirası sahiplenmek suretiyle birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhu ile Mersinimizi her geçen gün çok daha ileri seviyelere taşıma azmiyle çalışmaya devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle, saygıdeğer Mersinli hemşerilerimizin, 101. yıldönümünü idrak ettiğimiz 3 Ocak Kurtuluş Gününü içten en iyi dileklerimle kutluyor; başta Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, vatanımızın, milletimizin varlığı,birliği,bekası uğruna bedenlerini siper ederek şehitlik ve gazilik mertebesine erişen tüm kahramanlarımızı minnet, saygı ve rahmetle anıyorum.
Ali Hamza Pehlivan
Mersin Valisi