ABİDİN YAĞMUR
Bir ağaç deyip geçme, nelere kadir bir ağaç.
Mesela bizim Mersin’in yalnız ağacı…
Hani şu zehirlenen fukara ama anaç ağaç.
Hani o kupkuru meydanda yemyeşil ve serin ve gölgeli ve görkemli ağaç…
Ayakta ölürken bile neleri değiştirdi.
*
20 yıllık devri saltanatın tüm aktörlerini çevreci yapıverdi mesela.
*
Betoncular…
Nükleerciler…
Kömürcüler…
Mermerciler, taşçılar…
Petrolcüler, siyanürcüler…
Yanmış orman yerine otelciler…
Yağmalanmış zeytinlik yerine madenciler…
Çapul edilmiş kıyılarda AVM’ciler…
Erken gelenin konduğu ormanlarda TOKİ’ciler…
Göl kıyısında yalı, orman yolunda villacılar…
Atatürk Parkına limancılar…
Bizim yaylalara taşocakçılar…
Kıyılarımıza balık çiftlikçiler…
Ardıçlarımızı kesen termikçiler…
*
20 yılda Anadolu’yı dağ dağ, yayla yayla, ova ova, kıyı kıyı, koy koy, körfez körfez yiyenleri alkışlayanlar…
“Anadolu’yu vermeyeceğiz” diyenleri Alman ajanı olmakla suçlayanlar…
O güzelim ağaç zehirlenince çevreci oluverdiler.
*
Olsunlar…
Ne güzel!
*
Dünyanın herhangi bir yerinde bir ağaç dalı için ayağa kalkan, dünyanın bütün ağaçları için ayağa kalkmış olur!
*
Fakat bundan sonrası önemli.
Özgecan Aslan Barış Meydanındaki o güzelim için ayağa kalkanlar…
20 yıllık devri saltanatın tüm çevre katliamları için de ayağa kalkacak mı bundan sonra.
*
En azından bir özür dileyecek mi bu ülkenin ağacından, deresinden, ormanından, yaylasından, dağından…
*
20 yılda Muğla’dan Artvin’e, Hakkari’den Edirne’ye, Sinop’tan Mersin’e talan edilen, yağma edilen bu vatan toprağından bir kerecik özür dileyecek mi?
*
Yoksa yalnız ağaca yapılan o kötülüğü fırsat bilip siyasi rakibine birkaç yumruk sallamak mı dertleri?
*
Bir ağaç deyip geçme…
Bir ağaç bile ne çok şey öğretir insana.
Bir ağaç ayakta ölürken öğrenirsin…
İnsanın hasını da…
Çevrecinin daniskasını da…